Background Image
Previous Page  165 / 421 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 165 / 421 Next Page
Page Background

Ulusal ve Uluslararası Yasal Düzenlemeler ile Basın Etik İlkeleri Işığında “Yalan Haber Neşri”

164

toplum üzerinde etkili olduğudur. Başka bir ifade ile bu etki, güçlü de

olsa sınırlı da olsa KİA’nın bireyler ve dolayısıyla toplum üzerindeki et-

kisi azımsanacak düzeyde değildir. Bu sebeplerle, KİA’larının verdiği

haberlerde, “ne” söylendiği ve “nasıl” söylendiği, son derece önem arz

etmektedir. Bu noktada da KİA’larının ürettiği haberlerde göz önün-

de tutulması gereken temel ilkelerin başında, “doğru haber”in veril-

mesi gelmektedir. Zirâ, haberin çarpıtılmış, yanlış, kısacası, “görünen

gerçekliğe”

3

aykırı olarak verilmesi gerek bireysel gerekse toplumsal

bazda birçok mağduriyete sebebiyet verir.

Şöyle ki, anılan durum bireyler açısından kişilik haklarını zedele-

yerekmanevi açıdan elemve kedere, hatta bazen hayatlarına son verme

kararlarına sebebiyet verebileceği gibi (Örneğin, Poyrazköy davasın-

daki tutuklu sanıklardan Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi, kardeşinin inti-

har etmesinin müsebbibi olarak medyayı göstermiş; internet sitelerin-

de hakkında ithamların çıktığını, en son çıkan “çocuklara uyuşturucu

sağladığı.” şeklindeki haberler ile de zıvanadan çıkıp intihar ettiğini

belirtmiştir.

4

) işini kaybetme vb. sebeplerle maddi zararlara da neden

olabilir. Mesela, Yasin Abdullah Kadı adlı bir kişi, gerek Türkiye’de ge-

rekse Batı ülkelerinde hakkında çıkan yalan haberler nedeni ile büyük

bir hukuk savaşı verdiğini ve medyada kendisinin El-Kaide ve benzeri

terör örgütleri ile bağlantılı olarak gösterilmesi sebebiyle Avrupa’da ve

BM nezdinde davalar açarak suçsuzluğunu bu yasal merciiler önün-

de ispatladığını, Türkiye’de de bu konuda hakkında yapılan savcılık

soruşturması neticesinde takipsizlik kararı verildiğini; ancak buna

Aşamalı Akış Kuramı, 1949 yılındaki Hovland’ın ABD askerlerini savaşmaya mo-

tive etmede KİA’nın rolüne ilişkin yaptığı laboratuvar araştırması sonuçları gibi)

1960 yılı sonrasında : Güçlü Etkilere Dönüş Dönemi (Gündem Belirleme, Yetiştir-

me, Suskunluk Sarmalı Kuramları gibi)

3

“Görünen gerçeklik” ile “gerçek” birbirinden farklı kavramlardır. “Gerçek”,

maddi gerçeklik olup bu durumun (yani, “işin aslının”) araştırılması emniye-

tin, savcılığın ve mahkemenin görevidir. “Görünen gerçeklik” ise, haberin ve-

rildiği sıradaki mevcut durumun olduğu gibi yansıtılmasıdır. Örneğin, “A, B’yi

öldürdüğü iddiası ile göz altına alındı.” ifadesi, “görünen gerçeklik” iken –zirâ,

gerçekte öldürüp öldürmediğinin haberi yazan tarafından bilinmediği hususu,

“iddiası” kelimesi ile ifade edilmiştir.-, “A, B’yi öldürdüğü için göz altına alın-

dı.” ifadesinde, ispatlanması gereken bir suç isnadı olduğu için, ortada görünen

bir gerçeklikten ziyade, maddi gerçeğe ulaşıldığı sonucunu çıkartan bir “ger-

çek” söylem bulunmaktadır.

4

Aslı Aydıntaşbaş, “Karanlık Tünelin Ucu Artık Göründü.”, Milliyet, 29.01.2014, s.

15