Background Image
Previous Page  253 / 421 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 253 / 421 Next Page
Page Background

Uzman Görüşünün Boşanma Davalarında Velayetin Saptanmasındaki Önemi

252

le de düzenli bir biçimde ilişki kurma ve doğrudan görüşme hakkına

saygı gösterirler”. Bu maddeden de açıkça anlaşılmaktadır ki kişisel

ilişki kurma çocuğun hakkıdır.

Çocuk üzerinde olumsuz bir etki yaratmadığı sürece hakim, ço-

cuk ile velayete sahip olmayan taraf arasında kişisel ilişki oluşturma-

lıdır. Kişisel ilişki kurma hakkı, ziyaret, yazışma, telefonla görüşme,

bilgi edinme haklarını içerir (Serozan, 2003). Mahkemeler genellikle

tüm kişisel ilişkiyi kapsayan bir düzenleme yapmaktadır. Ancak uy-

gulamada kişisel ilişki kurma hakkının ihlali nedeniyle icra takipleri

ve velayetin değiştirilmesi davaları sıklıkla gündeme gelmektedir. Ço-

cuklar açısından olumsuz süreçler olan bu tür durumların engellen-

mesi için velayetin belirlenmesinde diğer tarafla kişisel ilişkinin de gö-

zetilmesi, gerekliyse çocuğun korunmasına yönelik tedbirlerin baştan

alınması gerekmektedir.

Velayet düzenlenmeden önce idrak yaşındaki çocuğun görü-

şünün alınması gerekmektedir. Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları

Sözleşmesi’nin 12. maddesinde çocuğun, haklarının aktif öznesi oldu-

ğu düşüncesinin bir sonucu olarak, taraf devletlere, belirli bir görüş

oluşturma yeteneğine sahip her çocuğun, kendisini ilgilendiren bütün

konularda görüşlerini serbestçe ifade edebilmesi ve çocuğun görüş-

lerine yaşı ile olgunluk derecesi göz önüne alınarak gereken önemin

verilmesini sağlama yükümlülüğü getirmektedir. Çocuğu ilgilendiren

her konuda gözetilmesi gereken çocuğun yüksek yararıdır ve çocuğun

kendi görüşleri, onun yüksek yararını belirleyen etmenlerden biridir.

Boşanma sonrası velayetin kimse kalacağı gibi çocuğun özne olduğu

bir konuda çocuğun görüşü elbette ki çok önemlidir.

Çocuğun görüşünün dikkate alınması, birkaç yönden eleştiril-

mektedir. Bir kere, çocuğun ana ya da babası arasında seçim yapmaya

zorlanarak duygusal yönden yıpranacağı, seçmediği ebeveynine karşı

suçluluk duyacağı ileri sürülmektedir (Eekelaar, 1994). Çocuğun böy-

lesi durumda psikolojik bir baskı hissedeceği gerçeği dikkate alınması

gereken bir durumdur. Ancak boşanma süreci ile düzeni değişmiş ve

dolayısıyla sarsılmış olan çocuğun boşanmadan sonra birlikte yaşa-

mak istemediği ebeveyniyle yaşamak zorunda kaldığında bunun sar-

sıcı etkilerinin büyüklüğü de ayrıca dikkate alınmalıdır.

Çocuğun görüşünün alınmasına yapılan başka bir eleştiri çocuğun

kendi özgün görüşünün olamayacağı, anne ya da babanın etkisinden

bağımsız harekete edemeyeceği yönündedir. Ancak alanında uzman