

TBB Dergisi 2015 (120)
Ferhat KARABULUT / Ersin KARAPAZARLIOĞLU / Hamza TOSUN
395
tereklik sağlanarak tarafların kişisel bilgisi kapsamından çıkarılmalı,
yani tarafların delilden haberleri olmalı ve duruşma esnasında tartış-
maya açılabilmelidir. Başka bir ifadeyle yargılama evresinde taraflar
bir diğerinin ileri sürdüğü delilleri tartışabilmelidir. Ayrıca, delil ola-
bilecek nesneler herkes tarafından kabul edilebilecek, akılcı ve bilim
tarafından kabul edilebilir olmalıdır.
31323334
Delillerin hukuka uygun elde edilmesi kuralı gereğince, yukarıda
sayılan özelliklere ilâve olarak, meslek ve sürekli uğraşıları sebebiyle
tanıklıktan çekinme başlığı altında düzenlenen, CMK m.46 avukatlar
veya stajyerleri veya yardımcıları hariç sır niteliğinde bilgilere sahip
olan diğer meslek gruplarının bilgileri, ancak ilgilinin rızasının varlı-
ğı halinde delil olarak kullanılabilecektir. Aksi takdirde bu şahısların
tanıklıktan çekinebileceklerini belirtmektedir. Ayrıca CMK m. 210/2
“Tanıklıktan çekinebilecek olan kişi, duruşmada tanıklıktan çekindiğinde, ön-
ceki ifadesine ilişkin tutanak okunamaz”
ibaresiyle daha önce tanıklıktan
çekinme hakkı olanların kendi rızasıyla vermiş oldukları beyanlarının,
ilgilinin yargılanmasının herhangi bir evresinde çekinmek istemesi
durumunda, daha önceki ifadesine ilişkin tutanakların delil olarak
kullanılamayacağını hükme bağlamıştır. CMK m.148/3’de ise, yasak
usullerle elde edilen ifadelerin, rıza ile verilmiş olsa dahi, delil olarak
değerlendirilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Sonradan verilen rızanın
da geçersiz olduğu kabul edilmektedir
.
Öte yandan, yukarıda belirtil-
diği gibi CMK m.217/2 gereği ister soruşturma, isterse kovuşturma ev-
resinde olsun toplanan deliller hukuka uygun elde edilmelidir.
Günümüz demokratik ülkelerinde olduğu gibi ülkemizde de ceza
adaletinin temel ilkelerden birisi Anayasa’nın 38/4’üncü maddesinde
yer alan “suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar, kimse suçlu sa-
yılamaz” ilkesidir. Başka bir ifadeyle, Anayasa’da yer alan bu genel
hükümden, Ceza Muhakemesi açısından anlaşılması gereken şey,
yargılama sona erene ve kesin hüküm verilene kadar herkes masum-
31
Nur Centel/Hamide Zafer, a.g.e.,202-203
32
Nevzat Toroslu/Metin Feyzioğlu, a.g.e., s.174-176
33
Pervin Aksoy İpekçioğlu, “Göz Altında Alınan İfadenin Önemi ve Delil Değeri”,
AÜHF Dergisi
, Ankara, 2008,Cilt 57, Sayı 3, s.51-82 (15.04.2014)
34
Süha Tanrıver, İnsan Hakları, Demokrasi ve Hukuk Devleti AİHS’de Adil Yargı-
lanma Hakkı, Savunma Dokunulmazlığı ve Türkiye, Ankara Barosu Uluslararası
Hukuk Kurultayı, Ankara, 2012, C. 1, s. 72,