

Anayasa Mahkemesi: “Resmi Nikâh Olmaksızın Dini Nikâh Caizdir”
94
ranışları kapsamaktadır. Dolayısıyla, evlenmenin dinsel törenini yapma ve
yaptırmanın da anılan özgürlük kapsamında kaldığı hususunda bir tereddüt
bulunmamaktadır.
İtiraz konusu kurallara ilişkin suçlarla korunmak istenen hukuki menfa-
at dikkate alındığında, anılan
sınırlamanın amacının, evlilikle kurulan
aile düzenini korumak olduğu anlaşılmaktadır.
Gerçekten de söz ko-
nusu suçlarla, resmî niteliği bulunmayan dolayısıyla da hukuki himaye sağla-
mayan evlenmenin dinsel törenini yapmak ve yaptırmak yasaklanarak, evlilik
kurumunun bahşettiği haklardan eşlerin mahrum kalmamalarının sağlanma-
ya çalışıldığı görülmektedir.
Aile düzeninin korunması ve evlilik kurumunun sağladığı haklardan
kişilerin yararlanabilmesi, aile bireylerinin maddi ve manevi bütünlüğünün
korunması ve geliştirilmesine, dolayısıyla kamu yararının gerçekleşmesine
hizmet edeceğinden, anılan amaçla özel hayatın korunması hakkı ile ve din
ve vicdan özgürlüğüne sınırlamalar getirilmesi mümkündür. Ayrıca Anayasa
Mahkemesinin birçok kararında vurgulandığı üzere kanun koyucunun benim-
sediği ceza siyasetine göre hangi fiillerin suç olarak nitelendirileceğine karar
verilmesi hususunda takdir yetkisi bulunduğundan, bu sınırlamayı suç ve ceza
ihdas etmek suretiyle gerçekleştirmesi de mümkün bulunmaktadır. Ancak ge-
tirilen sınırlamanın Anayasa’nın 13. maddesinde belirtilen güvencelere bağlı
kalınarak yapılması gerekmektedir.
Anayasa’nın 13. maddesi uyarınca özel hayata ve aile hayatına saygı
gösterilmesini isteme hakkı ile din ve vicdan özgürlüğü yalnızca kanunla ve
demokratik bir toplumda gerekli olduğu ölçüde, hakkın özüne dokunmadan,
Anayasa’nın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine ve
ölçülülük ilkesine uygun olarak sınırlanabilir.
Ölçülülük ilkesi uyarınca, özel hayat ve aile hayatına saygı gösterilmesini
isteme hakkı ile din ve vicdan özgürlüğüne müdahale edilebilmesi için demok-
ratik toplum düzeni bakımından bir zorunluluğun bulunması, itiraz konusu
sınırlama bakımından, aile kurumunun sağladığı hukuki himayenin, bir baş-
ka ifadeyle kişilerin evlilik bağının kurulmasından kaynaklanan haklarının,
bu sınırlama olmaksızın korunamaması gerekir. Oysa
hukuk düzeninde,
kişilerin evlilik bağının kurulmasından kaynaklanan haklarını ko-
ruyacak hukuki müesseselere yer verilmiş bulunmaktadır.
Gerçekten
de Türk Medeni Kanunu’nun ilgili hükümleri uyarınca, eşlerin evlilik bağın-
dan kaynaklanan haklarını ileri sürebilmeleri için kanunda belirtilen memur