Previous Page  443 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 443 / 473 Next Page
Page Background

Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Cinsel İstismarı Kliniği Öğrencileri Tarafından Hazırlanan

442

nulmazlığın değil, cinsel özgürlüğün içinde değerlendirilebilir. Bu se-

beplerle cinsel suçların “Cinsel Özgürlüğe Karşı Suçlar” başlığı altında

düzenlenmesi daha uygun olacaktır.

6545 sayılı Kanun değişikliğiyle cinsel suçlarda genel olarak ceza-

ların artırılması yoluna gidilmiştir. Bu değişikle “beden ve ruh sağlığı-

nın bozulması” ağırlaştırıcı bir neden olmaktan çıkarılmıştır. Bu fiillere

maruz kalanların çeşitli muayenelerden geçirilerek beden ve ruh sağlı-

ğının bozulduğunun kanıtlanması zorunluluğunun kaldırılması doğ-

ru bir uygulamadır; ancak bunun cezaların içine yedirilerek cezaların

artırılması yoluna gidilmesi uygun değildir. Cezaların artırılması, uy-

gulamada hakimleri vicdani olarak alt sınıra yakın cezalar vermeye

yönlendirmektedir. Oysa asıl önemli olan, cezanın mutlak bir şekilde

uygulanacağı kanaatinin toplumda egemen olmasıdır. Böylelikle birey-

lerin suç işlemeden önce düşünmeleri ve suç işlemekten kaçınmaları

sağlanabilir. Yargılamanın suçun işlenmesinden sonra kısa bir süre

içinde tamamlanarak gerekiyorsa faile ceza verilmesi ve toplumda ce-

zadan kaçma ihtimalinin olmadığı izleniminin yaratılması, cezanın

caydırıcılığı açısından çok önemlidir. Nitekim Beccaria da yaklaşık 250

yıl önce bu hususu “suçu önleyen en önemli frenlerden biri cezaların

ağırlığı değil, cezaların kaçınılmaz olmalarıdır” şeklinde ifade etmiştir.

Çalışma grubumuzun asıl konusu çocukların cinsel istismarıdır.

Fakat kanun taslağımızda 5237 sayılı TCK’nın 102. ve 105. maddeleri

de, asıl çalışma konumuzla bağlantılı olması nedeniyle 103. maddeye

paralel olarak düzenlenmiştir. 103. madde için yapılacak açıklamalar

102. ve 105. madde için de geçerli olacaktır. Taslakta öne çıkan noktalar

şu şekilde özetlenebilir:

Çalışmamızda 103. maddede yer alan cezalar orantılılık ilkesi ışı-

ğında yeniden düzenlenmiş, farklı ve keyfi uygulamalara yol açan ifa-

deler değiştirilmiştir. Nitekim Anayasa Mahkemesi de çalışmamız ya-

yına gönderildiği sırada 12.11.2015 tarihinde 2015/100 sayılı kararıyla

TCK’nın 103/2. maddesinde bulunan

“16 yıldan aşağı olmamak kaydıyla”

hapis cezası öngören düzenlemeyi, orantılık ilkesine ve hukuk devle-

tinin gereklerine aykırı bularak, karar bir yıl sonra yürürlüğe girmek

üzere iptal etmiştir. Kanımızca bu karar, benimsediğimiz yaklaşımın

doğru olduğunun açık bir göstergesidir.

Çalışma grubumuzca 104. maddedeki reşit olmayanla cinsel iliş-

ki suçunun taslakta yer almamasına oy birliğiyle karar verilmiştir.