

TBB Dergisi 2016 (122)
443
6545 sayılı Kanun’la TCK’nın 104. maddesine eklenen ensest benzeri
düzenleme grubumuzca uzun süre tartışılmış ve doktrinde de tartış-
malı olan ensest konusunun suç olarak düzenlenmemesi gerektiğine
oy çokluğuyla karar verilmiştir. Sosyolojik bir sorun olan, Birleşmiş
Milletler tarafından ‘modern kölelik biçimi’ olarak tanımlanan ‘Zorla
Evlendirme’ konusuna da TCK’nın ‘Aile Düzenine Karşı Suçlar’ bölü-
müne 230/Amaddesi eklenerek çözüm getirilmeye çalışılmıştır. Ayrıca
TCK’nın 230. maddesinde de gerekli görülen değişiklikler yapılmıştır.
Taslağımızda reşit olmayanla cinsel ilişki suçuna yer verilmemiş-
tir. Bunun ilk nedeni olarak hükmün hukuki konu bakımından sorun-
lu olması ifade edilebilir. Suçun yürürlüğe girmesinden bu yana dokt-
rinde hukuki konunun ne olduğu hususunda cinsel dokunulmazlık,
cinsel özgürlük ve çocuğun doğru ve düzgün cinsel gelişimi görüşleri
ileri sürülmüştü. Ancak suçun kişinin üzerinde tasarruf edebildiği cin-
sel özgürlüğüne ilişkin rızasına rağmen kanunda düzenlenmiş olma-
sı hukuki konuya ilişkin doktrindeki görüşleri temelinden sarsmakta
ve ceza hukuku tarafından korunmaya değer bir menfaat olmadığını
ortaya koymaktaydı. Bir cinsel davranışın toplumca benimsenmemesi
ile bunun ceza kanunu tarafından suç olarak düzenlenmesi arasında
farklar bulunduğundan bu konunun ceza kanununda düzenlenme-
mesi daha uygun bulunmuştur.
Cinsel ilişkiye giren kişilerin her ikisinin de 15-18 yaş arasında ve
fiilin anlam ve sonuçlarını algılayabilecek durumda olması halinde
kimin fail, kimin mağdur olacağı kanunun yürürlüğe girişinden bu
yana tartışılmakta olan bir sorundu. Doktrinde bu suçun 18 yaşın üze-
rindeki bir kişi tarafından işlenebileceği ifade edilmekteyse de bunun
kanuna dayanan bir gerekçesi bulunmamaktaydı. Kanunun lafzı, fail
ve mağdurun belirlenememesi sonucunu doğurduğu için bu yoruma
ulaşılabileceğini savunanlar olduğu gibi, kanun koyucunun cezalan-
dırmak istediği hususun cinsel olgunluğa ulaşmamış kişiyle bu olgun-
luğa ulaşmış kişinin ilişkisi olduğunu savunanlar da vardı. Ayrıca bu
durumda her iki tarafın fail ve her iki tarafın mağdur olduğunu ileri
süren bir görüş de bulunuyordu. Bu son görüşe göre kişilerin karşılıklı
gerçekleştirdiği iki fiil vardı. Bu halde her iki çocuk da gerçekleştirdiği
fiil bakımından fail ve kendisine karşı gerçekleştirilen fiil bakımından
mağdur durumuna düşüyordu. Ancak fail ve mağdur sorunu aşılmış
olsa da şikâyet hakkına kimin sahip olacağı sorunu bu durumda da
varlığını devam ettirmekte, şikâyet hakkını her iki kişiye de tanımak
bir zorunluluk olmaktaydı.