

1961 Anayasası Perspektifinden Parlamenter Bağışıklıklar...
164
dan müstesnadır
(ayrıdır)
. Ancak bu takdirde makamı aidi Meclisi derhal ha-
berdar etmekle mükelleftir. Bir mebusun intihabından evvel veya sonra aleyhi-
ne sadır olmuş
(çıkan)
cezai bir hükmün infazı mebusluk müddetinin hitamına
(sonuna)
talik olur
(bırakılır)
. Mebusluk müddeti esnasında müruru zaman
(zamanaşımı)
cereyan etmez.”.
40
Madde metninden anlaşıldığı üzere, 1924 Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu’nda yasama bağışıklıkları, Kanun-u Esasi hazırlanırken ka-
bul edilmiş olan sistematikten farklı bir şekilde kaleme alınmıştır.
Kanun-u Esaside yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmazlığı
kurumları ayrı maddelerde kurala bağlanmıştır. Oysa incelenmekte
olunan Anayasada, yasama sorumsuzluğu ve yasama dokunulmaz-
lığının varlık bulacağı haller tek bir madde içerisinde düzenlenmiştir.
Bu bakımdan, yürürlükte bulunan 1982 Anayasası’na benzer bir ya-
pının ilk olarak 1924 Anayasası’nda benimsendiği söylenebilir. İlgili
maddenin lafzında göze çarpan ilk husus, mebusların Meclis içeri-
sinde gerçekleştirdikleri mütalaa, beyanat ile kullandıkları oylardan
ve bunları Meclis dışında tekrarlamaktan sorumlu olmamalarıdır. İlk
fıkrada geçen
“meclis dâhilinde”
ifadesi Mecliste, milletvekilliği göre-
vinin yerine getirilmesine ayrılmış yerler olarak anlaşılmalıdır. Sözü
edilen yerler, Meclis kürsüsü, müzakere salonu ve komisyonlar olarak
ifade edilebilir.
41
Keza yine ilk fıkrada geçen
“rey, mütalaa ve beyanat”
40
Kili ve Gözübüyük, a.g.e., ss. 130-131, 152. 1924 Teşkilat-ı Esasiye Kanununun
dili, 10.01.1945 tarihinde sadeleştirilmiştir. Eski Türkçe sözcüklerden arındırıla-
rak daha iyi anlaşılır bir hale getirilmiştir. Bu tarihten itibaren “Teşkilat-ı Esasiye
Kanunu” yerine Anayasa tabiri kullanılmaya başlanmıştır. Teşrii masuniyet ile
ilgili 17. maddenin sadeleştirilmiş hali şöyledir: “Bir milletvekiline Meclis içindeki
oy, düşünce ve demeçlerinden ne de Meclisteki oy, düşünce ve demeçlerini Mec-
lis dışında söylemek ve açığa vurmaktan sorumludur. Seçiminden gerek önce ve
gerek sonra üstüne suç atılan bir milletvekili Kamutayın kararı olmadıkça sanık
olarak sorgulanamaz, tutulamaz ve yargılanamaz. Cinayetten suçüstü yakalanma
hali bu hükmün dışındadır. Ancak bu halde yetkili makam bunu hemen Mecli-
se bildirmek ödevindedir. Seçiminden önce veya sonra bir milletvekili hakkında
verilmiş bir ceza hükmünün yerine getirilmesi milletvekilliği süresinin sonuna
bırakılır. Milletvekilliği süresi içinde zamanaşımı yürümez.” Görüldüğü üzere,
madde yalnızca sadeleştirilmiş başkaca hiçbir müdahale söz konusu olmamış-
tır. Ancak sadeleştirilerek yürürlüğe konulmuş olan 4695 sayılı 1924 Anayasası,
“491 Sayılı Teşkilat-ı Esasiye Kanununun Tekrar Meriyete Konulması Hakkında
Kanun” ile yürürlükten kaldırılmıştır. Bu kanunla beraber, tekrardan 491 sayılı
Teşkilat-ı Esasiye Kanunu yürürlüğe sokulmuştur. Bir başka anlatımla, 24.12.1952
tarihli kanunla 1924 Anayasasının sadeleştirilmeden önceki haline dönülmüştür.
41
Ali Fuat Başgil, Esas Teşkilat Hukuku: Türkiye Siyaset Rejimi ve Anayasa Pren-
sipleri, Cilt I, Fasikül I, İstanbul, 1960, s. 10.