Previous Page  127 / 393 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 127 / 393 Next Page
Page Background

Yargıtay Kararlarında Töre Saikiyle Öldürme Suçu

126

1- Cezalandırma Amacıyla Alınan Bir Kararın Planlı Olarak

İcrası Düşüncesi

İlk zamanlarda mahkemeler, töre saikiyle hareket edildiğinin ka-

bul edilebilmesi için, failin “töre”nin baskısıyla içselleştirilmiş bir ka-

rar alması ve bu kararda sebat ve ısrar ederek, bilahare kararını icra

etmesi gerektiğini belirtmekteydiler. Bu algılama biçiminde, töre sa-

ikiyle öldürme suçu, maktulün önceki davranışlarına yönelik olarak

cezalandırma amacıyla alınan bir kararın planlı olarak icrasından iba-

rettir ve bu suç ancak tasarlanarak işlenir. Dolayısıyla bu görüşe göre,

ani olarak gelişen bir olayın neticesinde işlenen cinayetlerde, töre sai-

kinin mevcut olduğunun kabulü mümkün değildir.

Özellikle, maktulün kendi dünya görüşü, fikirleri ve tercihlerine

uygun olarak şekillendirdiği cinsel ve sosyal hayatının fail tarafından

onaylanmadığı vakalarda, failin cinayet anında maktulün kendisine

hakaret ettiğini iddia etmesi ya da faille maktul arasında maktulün

hayat tarzına veya tercihlerine ilişkin olarak tartışma yaşanması ha-

linde, bu görüşü benimseyen mahkemeler töre saikinin bulunmadı-

ğını kabul etmekte ve haksız tahrik hükümlerini uygulamaya devam

etmekteydiler.

6

Sanık ile maktul arasında bir tartışmanın geçmediği

6

Yargıtay

1.CD

.’nin 18.07.2007 tarih 2006/4434 E, 2007/5959 K sayılı kararı ile dü-

zeltilerek onanan, Ankara 6’ ncı ACM.’ nin 14.12.2005 tarih ve 2005/468 E-456 K

sayılı kararı:

“Sanık savunmasında kendisini aldattığı için eşini öldürdüğünü, ölmeden önce

olay günü saat 18.00’ da maktul eşinin “Boşanacağım, Hüseyin ile birlikte evlene-

ceğim.” sözü üzerine ve telefonda gelmesi nedeniyle “Hüseyin seni alıp gitsin.”

dediğini ve eşinin kardeşlerini aradığını, sonradan maktulün kardeşleri geldikten

sonra tartışmanın bittiğini, çocuklarını kırmayarak paten kaymaya gittiğini, gelir-

ken yine Hüseyin’den telefon geldiğini, eşinin “Seni bu zamana kadar boynuzlu-

yorum, kavat, şerefsiz.” gibi sözler söylediğini belirtmiş, tüm dosya kapsamına

göre maktulün Hüseyin ile konuşmasının veya telefon ile görüşmesinin olay günü

olmadığı, bundan önce uzun süredir bu görüşmelerin devam ettiği, sanığın bunu

bildiği, tartışmaların olduğu olay gecesi akrabaların girişimi ile durum tatlıya

bağlanır gibi görünmüşse de, daha sonra sanık ile maktulün dolaşmaya çıktıkları,

eve dönerken tekrar telefon gelmesi üzerine tartışmanın büyüyüp sanığın maktu-

lü tahrik altında öldürdüğü…” anlaşılmıştır.

Bu vakada sanığa TCK’nun 82/1-d ve 29’uncu maddeleri gereği 20 yıl hapis cezası

verilmiş, 62’nci maddenin uygulanmasını müteakip fail 16 yıl 8 ay hapis cezası ile

cezalandırılmıştır.

Ayrıca bkz.Yargıtay

1.CD.

’nin 09.07.2008 tarih ve 2007/6780 E, 2008/5801 K sayılı

kararı ile onanan, Tekirdağ ACM.’nin suç tarihinde 17 yaşında olan ve ablasını

öldüren sanık hakkındaki 2006/59 E-415 K sayılı kararı.