

TBB Dergisi 2016 (126)
Haluk TOROSLU
97
fiili, kendi iradesine bağlanabilen bir davranış ile gerçekleştirmekte,
ancak neticeyi doğrudan veya dolaylı olarak istememektedir. Bunun-
la birlikte fiilin, tedbirsizlik, özensizlik, dikkatsizlik veya acemilikten
kaynaklanması ya da insan davranışlarından doğabilecek zararlı so-
nuçları önlemeye yönelik yazılı hukuki düzenlemelere aykırı nitelikte
olması gerekmektedir.
4
Türk Ceza Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca suçun oluşması, kas-
tın varlığına, yani fiilin fail tarafından bilerek ve istenerek gerçekleş-
tirilmiş olmasına bağlıdır. Kural olarak failin kasten hareket etmediği
hallerde suçun varlığından ve dolayısıyla ceza sorumluluğundan söz
etmek mümkün değildir. Bununla birlikte, Kanun’un 22. maddesinde,
taksirle işlenen fiillerin de kanunun açıkça belirttiği hallerde cezalan-
dırılacağı düzenlenmiştir. Bu hüküm uyarınca kanun açıkça belirttiği
takdirde tipik fiili taksirli biçimde işleyen kimseler de cezalandırıla-
caktır. Maddenin ikinci fıkrasında taksir, “dikkat ve özen yükümlü-
lüğüne aykırılık dolayısıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımında
belirtilen neticesi öngörülmeyerek gerçekleştirilmesi” olarak tanım-
lanmıştır.
5
Taksirli sorumluluğa ilişkin öncelikli sorun, taksirli fiilleri ceza-
landırmanın meşruiyetine ilişkindir. Kusurluluğu salt psikolojik bakış
açısıyla izah edenler, failin neticeyi istememesi ve hatta öngörmemesi
sebebiyle kusurluluğun taksirli şekline karşı çıkmış ve neticenin ta-
mamen objektif değerlendirmeler doğrultusunda faile isnat edilmesi
sebebiyle aslında bir objektif sorumluluk hali yaratıldığını dile getir-
mişlerdir. Bu eleştirilerin ardından taksirli sorumluluk, kusurluluğun
normatif anlayışıyla meşruiyet kazanmıştır; zira söz konusu anlayışa
göre kusur, süjenin ortaya koyması gerekenden farklı bir iradeyi dav-
sübjektif bir unsurdur. Bkz. Veli Özer Özbek-Nihat Kanbur-Pınar Bacaksız-Koray
Doğan-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara
2010, s. 455; Bahri Öztürk-Mustafa Ruhan Erdem, Uygulamalı Ceza Hukuku ve
Güvenlik Tedbirleri Hukuku, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2011. Kast ve
taksiri birer haksızlık şekli olarak kabul eden görüş için bkz. İzzet Özgenç, Türk
Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2012, s. 227 vd.
4
Francesco Antolisei, Manuale di Diritto Penale, Parte Generale, Giuffre, Milano
2003, s. 367, 368.
5
Kanundaki taksir tanımının eksik olduğu, failin dikkat ve özen yükümlülüğünün
çerçevesinin tanımda yer alması gerektiği yönündeki eleştiri için bkz. Centel-Za-
fer-Çakmut, s. 359.