

TBB Dergisi 2016 (126)
Haluk TOROSLU
103
me göre, kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin
meydana gelmesi halinde bilinçli taksir söz konusu olacak ve bu halde
basit taksirle işlenen suça ilişkin ceza üçte birden yarısına kadar ar-
tırılarak hükmolunacaktır.
21
Kanunda yer alan bilinçli taksire ilişkin
bu tanım eleştirilmekte ve basit taksirin tanımı ile arasında lafzi ve
mantıki açıdan ayırt edici bir fark bulunmadığı ileri sürülmektedir.
22
Bir kısım yazar, bilinçli taksirle ilgili olarak, neticenin öngörül-
müş olmasına rağmen harekete devam edildiğinde neticenin istenmiş
sayılacağını, böyle bir durumda da kasıtlı sorumluluğun söz konusu
olacağını ileri sürmüştür. Bu düşünceye göre “öngörmek”, belirli bir
şekilde hareket edildiği takdirde neticenin kolayca gerçekleşebilecek
olduğu durumda, istemek anlamına gelmektedir; zira kişi o şekilde
davranarak neticenin meydana gelmesine rıza göstermiştir. Başka
türlü davranmak suretiyle öngörülmüş olan neticeyi önlemek isteme-
mek, kendi davranışının sonucunun gerçekleşmesi yönünde bir tercihi
ifade etmektedir. Ancak bu görüşün öngörme ile istemeyi karıştırdığı
söylenebilir. Nitekim kastın varlığı için öngörme yeterli olmayıp, ira-
denin neticeyi de kapsar durumda bulunması gerekmektedir. Bilinçli
taksirde neticenin öngörülmüş olması bunun aynı zamanda istendiği
anlamını taşımaz. Çünkü taksirin bu türünde, kasıttan farklı olarak
neticeye yönelik bir irade söz konusu olmayıp, öngörme ile neticenin
meydana gelmeyeceği kanaati bir arada bulunmaktadır.
23
Bu şekilde davranışın psikolojik motivasyonunun neticenin öngö-
21
Cezanın artırılmasının sebebi, hiç şüphesiz neticeyi öngörmüş olan failin kusuru-
nun daha yoğun oluşudur. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na gore, neticeyi öngör-
düğü halde sırf şansına veya başka etkenlere, hatta kendi becerisine veya bilgisine
güvenerek hareket eden kimsenin tehlikeli hali, bunu öngörmemiş olan kimsenin
tehlike hali ile bir tutulamaz; neticeyi öngören kimse, ne olursa olsun bu netice-
yi meydana getirecek bir harekette bulunmamakla yükümlüdür. Bkz. YCGK, T.
24.11.2009, E. 2009/9-185, K. 2009/273.
22
Bilinçli taksir halinde cezanın artırılacağına ilişkin düzenleme Mülga Kanun’un
46/2. maddesinde de yer almaktaydı. Kanundaki tanımın eleştirisi için bkz. Ha-
fızoğulları-Özen, s. 301; Bilinçli taksirin hareket dikkate alınmadan düzenlenme-
sinin objektif sorumluluğu dahi ortaya çıkarabileceği düşüncesi için bkz. Nevzat
Toroslu-Yüksel Ersoy, “Kanunlaşmaması Gereken Bir Tasarı”, Türk Ceza Kanunu
Reformu, İkinci Kitap, TBB Yayını, Ankara 2004, ss. 1-21; Ünver’e göre, bilinçli
taksirin kanundaki tanımı yanlıştır ve olası kast ile aynı biçimde tanımlanması
uygulamada karışıklığa yol açacak ve ispat sorunuyla karşılaşılan hallerde ka-
sıt yerine taksirli sorumluluğa gitme eğilimi ortaya çıkacaktır. Bkz. Yener Ünver,
“YTCK’da Kusurluluk”,
Ceza Hukuku Dergisi,
y. 1, sy. 1, Ekim 2006, s. 53.
23
Bkz. İçel, s. 186, 187; Rende, s. 9; Özen, s. 159.