

59
TBB Dergisi 2017 (129)
Ranâ GÖKSU
baska üyelerden olusacak bilimsel, bagımsız, tarafsız ve sivil bir he-
yet olusturulabilir. Heyetin yapacağı incelemeler neticesinde vermis
oldugu karar, rapor halinde mahkemelere sunulabilir. Bu raporun ceza
yargılamaları içindeki konumu ise bilirkisi raporları ile aynı nitelikte
olabilir. Diger bir uygulama örnegi olarak ise bu raporların hâkimlerin
karar verme sürecinde onlara yol gösterici bir yardımcı unsur vasfı
tasıması yerine, dogrudan kisi hakkında dava açılmasını ya da açıl-
mamasını saglayabilecek kudrette belgeler olarak kabul edilmesidir.
Bu halde ise raporlara karsı kisi itiraz edebilmeli ve böylece raporlar
asamalı bir sekilde diger üst merciler tarafından denetlenebilmelidir.
Önemli olan, eger bir degerlendirme yapılacaksa bunun mahkemeler
dısında, güvenilir ve tarafsız oldugu yönünde kanaat getirilebilecek
makamlarca yerine getirilmesidir.
Sonuç
Vicdanî reddin uygulamasına yönelik düzenlemelerde bir yek-
nesaklık olmasa da devletler, sosyal, ekonomik, kültürel ve savunma
ihtiyaçlarına göre askerlik hizmeti yükümlülügünü tamamen kaldıra-
bildikleri gibi inançları veya kanaatleri nedeniyle askerlik hizmetini
yerine getiremeyecegini beyan eden bireyleri hiçbir zorlamaya maruz
bırakmadan onlar için farklı uygulamalar getirebilmektedirler. Dev-
letlerin askerlik hizmetine yaklasımı, toplumsal barıs ortamının ge-
rekleri ve demokratik ihtiyaçlar nedeniyle bireylere ve onların hakla-
rına uygun şekilde degisim gösterirken, Türkiye gibi demokratiklesme
iddiası ve kaygısında olan bir ülkeden de demokratik toplum haya-
tındaki degisen ve gelisen deger yargıları ve normları takip etmesi
ve ulusal hukukunda da gerekli düzenlemeleri yapması beklenir. Ne
var ki, mevcut durumda vicdanî ret hakkına dair yasal bir düzenle-
me olmadığı için çalısmada belirtildigi gibi sorunlu uygulamalar söz
konusu olabilmektedir. Yargılamaları yapan hâkimler, AIHM karar-
larına atıflar yaparak Anayasa ve uluslararası taahhütler geregi ka-
rarlarında vicdanî reddi hak olarak tanımak zorunda kalmaktadırlar.
Uluslararası kararlara uygun açık bir yasal düzenlemenin yokluğu,
yargılamaları somut olayların yargılanmasından ziyade, niyet oku-
maya dönüsen kisi yargılamalarına dönüştürebilmektedir. Hâkimler