

368
6701 Sayılı Türkiye İnsan Hakları ve Eşitlik Kurumu Kanunu Sonrasında Bireysel ...
yaratılmıştır. İş Kanunu’nda yer alan eşit davranma yükümlülüğü
işçi-işveren ilişkisinin başlamasıyla iş ilişkisi sürecini kapsarken ve
işverenin işçilerine karşı ayrımcılık yapmamasını düzenlerken, feshe
bağlı bir hak olan ve ancak sözleşmenin sonlanması halinde günde-
me gelebilecek olan kıdem tazminatı sürecini yani sözleşme sonrası
süreci ihtiva etmez.
54
Bu nedenle TİHEK hükmünün
ratione temporis
olarak çalışma ilişkisinin sonrasına da etki edebilmesi gündeme gele-
cektir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise birinci fıkrada tadat edilen
muhteviyatın sosyal menfaatleri ve benzeri hususları da kapsadığının
belirtilmesi ile kıdem tazminatının düşünülmesi sağlanmış olacaktır.
Zira aynı maddenin beşinci fıkrasında aynıyla
‘‘22.5.2003 tarihli ve 4857
sayılı İş Kanunu kapsamına girmeyen her türlü iş ve iş görme sözleşmeleri
de bu madde kapsamındadır’’
hükmü yer almaktadır. Bu bakış ile Eski İş
Kanununun cari 14. maddesi uyarınca iş kanununa tabi olmak şartını
sağlamayan, örneğin Borçlar Kanunun hizmet akdi hükümlerine göre
istihdam olunan işçi kategorileri için de kıdem tazminatı talep edilme-
si mümkün olacaktır. Söz konusu hükmün taslak metninde yer alan
gerekçe ne yazık ki tafsilatlı bir şekilde kaleme alınmamış, çok kısa
bir paragrafla yetinilmiştir. Hüküm gerekçesinde çok genel olarak, AB
müktesebatıyla uyumun hedeflendiği ve işle ilgili hiçbir süreçte ay-
rımcılığın yapılamayacağı söylenmiştir. Kanunun genel gerekçesinde
ise Türkiye’nin uluslararası hukuk yükümlülükleriyle uyumun hedef-
lendiği dile getirilmiştir.
Hukuk tekniği bakımından açık uçlu bir kanunu yorum yoluyla
daraltmak ve sınırlandırmak mümkün değildir. Zira
‘’Ubi lex non dis-
tinguit, nec nos distinguere debemus’’
ilkesince, kanun koyucunun ay-
rıma gitmediği yerde yorumcunun da ayrıma gitmesi ve istisna ya-
ratması imkân dairesinde değildir.
55
Bu nedenlerle TİHEK Yasası’nın,
yürürlüğe girmesinden sonra önceki düzenlemeleri geçersiz kılma,
yeni düzenleme oluşturma gücü söz konusu olacaktır. Nitekim Tİ-
HEK
Yasası’nın gayesini teşrih ettiğimizde ise, çok açık bir biçimde
uluslararası hukuk yükümlülüklerinin yerine getirilmesi ve AB mük-
tesebatıyla uyum sağlanmasının amaçlandığını görüyoruz. 2004 yılı
54
Sarper Süzek’in İş Hukuku kitabının 2016 yılı 12. Baskısında bu konuya ilişkin
bir karşılaştırma okumak mümkündür. Sarper Süzek, İş Hukuku, Beta Yayınları,
İstanbul2016, s. 493
55
Kemal Gözler, a.g.e. s. 33