

47
TBB Dergisi 2017 (131)
Murat GÜVEN
caktır. Çünkü burada olaya kimse müdahale etmemektedir ve bu se-
beple de doğal olarak sorumlu olan kimse de yoktur. Fakat durumunu
tıbbi yardımla öğrenen bir kişinin aynı süreci yaşaması neden farklı
yorumlanmaktadır? Burada akla gelen ilk soru:
“Devletin asıl gayesinin
insanı yaşatmak mı yoksa ilgilileri görevleriyle ilgili sorumlu tutmak mı?”
ol-
duğudur. Türkiye’de ikinci ihtimal daha ağır basmaktadır. Çünkü in-
sanı yaşatma gayesinde olan bir devlet hastanın rızasını maddi-mane-
vi birçok unsur ile kazanabilir. Fakat buna ihtiyaç hiç duyulmamıştır!
Tabii ki burada temel sorun belirttiğimiz üzere konunun derinle-
mesine incelenmemiş olması ile doğrudan ilişkilidir. Aksi takdirde ko-
nuya yönelik bir takım araştırmalar mevzu bahis olmuş olsa, ötanazi
ile ilgili binlerce yıldır yapılan ayrımlar ve türler ülkemizde de bilinir
ve düzenlemeler bu perspektifte oluşturulabilirdi.
Her ne kadar konunun incelenmesinde eksiklikler olsa da ötana-
zi bakımsızlık yüzünden ölmek isteyenlerin başvurduğu bir yöntem
değildir. Bu nedenle “Hasta Hakları Yönetmeliği”nde ötanazinin ya-
saklanmış olması ve böylece düzenlemenin evleviyetle aktif ötanaziyi
de reddetmesi yerindedir, denilebilir. Çünkü: aktif ötanazi, sağlık sis-
teminin oturduğu, sosyal güvenlik haklarının tam olarak uygulandığı
ve donanım açısından bir eksikliğin hissedilmediği sistemlerde, ölme
hakkının kişiye doğrudan sunulması olarak önümüze çıkar. Fakat
saydığımız bu unsurların sınırlı olduğu ülkemizde, aktif ötanazinin,
özerklik hakkının bir parçası olmaktan ziyade, maddi, teknik ve psi-
kolojik eksikliklerden kaynaklı, zorunlu bir seçim halini alması muh-
temeldir. Bu durumda da ötanazi uygulaması olağan bir durum, hatta
mecburiyet haline gelebilecek ve bu ölçüde onu meşru kılan en önemli
faktör olan özerklik hakkından da uzaklaşacaktır.
38
Ayrıca pasif ötanazinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 2.
maddesi olan “yaşam hakkı”na karşı da bir aykırılık oluşturmadı-
ğı görüşü hâkimdir. Çünkü burada temel gerekçe yaşama hakkının
pasif ötanazi ile bir kimsenin elinden kasten alınmış olmayacağı fik-
rinden kaynaklıdır.
39
Bu perspektif ışığında Avrupa İnsan Hakları
Komisyonu’nun yayımlanmamış Widner V.- İsviçre kararı, 2. madde-
de yer alan yaşama hakkının, pasif ötanaziyi tanımayı engellemediği-
38
Sibel İnceoğlu, S.253
39
Ahmet Taşkın, 174-175