Previous Page  166 / 685 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 166 / 685 Next Page
Page Background

165

TBB Dergisi 2017 (133)

Dilşad Çiğdem SEVER

yapılmasına karşılık Kanun’un belli maddi zararların karşılanmasını

öngörmesi nedeniyle Terörle Mücadele Kanunu’nda belirtilen tüm

eylemler değil, belirtilen zararlara yol açabilecek türde eylemler bu

Kanun kapsamına girebilecektir. Diğer yandan, idarenin sorumlulu-

ğu bağlamında terörün ayırt edici unsuru şiddet içeren, herhangi bir

suçtan farklı olarak belli bir siyasal amaca yönelen ve belli bir örgüt-

lülükle gerçekleştirilen eylemler olmasıdır. Mağdurların bu suçların

hedefi olması kişisel bir husumetten kaynaklanmaz. Bu eylemlerde

rastlantısallık ya da bir amaç doğrultusunda hedef haline gelme söz

konusudur. İdare açısından terör eylemlerinden doğan sorumluluk,

doğrudan idarenin eylemi olmamasına karşın toplumsal güvenliğin

sağlanması şeklindeki kamu hizmetinin yeterli biçimde yerine getiri-

lememesinden kaynaklanır. Terör eylemlerinden doğan zararlar birey-

sel olarak etkilerini ortaya çıkarsa da esasında toplumsal bir meseledir

ve bu nedenle de doğan zararların idare tarafından karşılanarak top-

lumsallaştırılması hedeflenir.

Türkiye’de genel idari usul kanunu bulunmaması karşısında ida-

renin işlem ve eylemleri nedeniyle zarar görenlerin yaptıkları baş-

vuruların etkili biçimde sonuçlandırılması son derece güçtür. Diğer

yandan, idari yargıda görülen davaların uzun sürebilmesi ve yargıya

başvurmanın da belli güçlükler içermesi gibi etkenler dikkate alındı-

ğında -çeşitli eleştirilere rağmen- uyuşmazlıkların yargı-öncesi çözü-

mü imkânı getirilmesinin hak arama özgürlüğü açısından önemli bir

aşama olduğu kaydedilmelidir. Bu nedenle AİHM de İçyer kararında

bu Kanuna göre yapılan başvuruların etkili bir iç hukuk yolu oldu-

ğuna ve öncelikle bu yolun tüketilmesi gerektiğine karar vermiştir.

3

Buna karşılık Danıştay’ın Kanunu sosyal risk ilkesi çerçevesinde ve

sadece kusursuz sorumluluk kapsamında ele alması ve hizmet kusu-

runu değerlendirmemesi, rücu mekanizmasının işletilmemesi, manevi

sup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.“

Bu tanıma ve sonraki maddelere getirilen en önemli eleştiri tanımın şiddet içeren

suçlar dışında çeşitli suçları içerebilecek bir kapsama sahip olması, eylemin ken-

disinden çok amacı içeren bir tanım yapılması ve amacın da çok geniş bir içeriğe

sahip olmasıdır.

3

İçyer v. Türkiye, Başvuru no: 18888/02, 12.01.2006. Bu karardan sonra 1500 kadar

başvuru aynı gerekçeyle reddedilmiştir. Cemil Kaya, “Avrupa Konseyi’ndeki Ge-

lişmeler Işığında 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Kar-

şılanması Hakkında Kanun”, Uluslararası Hukuk ve Politika, Cilt:3, No:10, 2007,

s.27.