

168
Terörle Bağlantılı Zararlardan Dolayı İdarenin Sorumluluğu
Borçlar hukukunda istisnai ve ancak yasal dayanakla mümkün olan
kusursuz sorumluluk hali idare hukuku alanında da ikincil nitelikte
bir sorumluluk olmakla birlikte mahkeme kararları aracılığıyla kusur-
suz sorumluluğa hükmedilmesi mümkündür. Bunun en önemli nede-
ni ise idarenin görev ve yetkileri ile bu görevleri yerine getirmek için
kullandığı araçların özel hukuk ilişkilerinden farklılaşmasıdır.
İdare hukukunda kusursuz sorumluluğa yol açabilecek durumlar
risk (tehlike) ilkesi ve kamu külfetlerinde eşitlik (fedakârlığın denkleş-
tirilmesi) ilkesi
8
olarak kabul edilmiştir. Risk ilkesi idarenin risk içeren
faaliyetlerinde kusurun belirlenmesinin güçlüğü ile kusur aranması-
nın adalete aykırı sonuçlar doğuracağı dikkate alınarak kabul edilmiş-
tir. Kamu külfetlerinde eşitlik ise kamu yararını gerçekleştirmek üzere
yürütülen hukuka uygun bir idari faaliyetin belli kişi ya da kişilere
zarar vermesi durumunda bu zararın idare aracılığıyla tüm topluma
yansıtılması fikrinden doğmuştur.
Sosyal risk ilkesi Fransız idare hukukunun etkisiyle doktrinde
erken tarihlerde savunulmuştur. İlk olarak savaşta zarar görenlerin
zararının tazmini üzerinden ortaya atılan sosyal risk ilkesi kitlesel ha-
reketlerden ve terörle bağlantılı olarak ortaya çıkan bir sorumluluk
türüdür ve mesleki risk ilkesi gereğince kamu görevlilerinin uğradığı
zararların değil, üçüncü kişilerin uğradığı zararların tazmini fikrinden
hareketle geliştirilmiştir. Bu bakımdan, sosyal risk ilkesi toplumsal
kökenli olarak doğan zararların sosyalleştirilmesi, yani tüm topluma
yayılması anlayışına dayanır. Çünkü kitlesel hareketler, savaş ve terör
hısların îcra Vekilleri Heyetince kabul edilecek esaslar Dairesinde tespit edilecek
zararlarını ödemeye Hükümet mezun kılınmıştır. Ancak bu miktar 60 milyon lira-
yı geçemez”. Benzer şekilde 28.08.1992 tarih ve 3838 sayılı “Erzincan, Gümüşhane
ve Tunceli tilerinde Vuku Bulan Deprem Afeti ile Şırnak ve Çukurca’da Meydana
Gelen Hasar ve Tahribata İlişkin Hizmetlerin Yürütülmesi Hakkında Kanun”la da
bir yandan deprem nedeniyle doğan zararların, diğer yandan Şırnak ve Çukur-
ca’daki çatışmalar nedeniyle doğan zararların giderilmesi düzenlenmiştir. Olay-
lara özgü bu tür kanunların yanı sıra 5233 sayılı yasaya benzer biçimde 3.11.1980
tarih ve 2330 sayılı Nakdi Tazminat Ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanun da
bunlara örnek olarak sayılabilir. Hatta Terörle Mücadele Kanunu’nda terör mağ-
durlarına özgü haklar tanınması da aynı anayasal tartışmalar bakımından değer-
lendirilebilir.
8
Onar bu ilkeyi bayındırlık işlerinden doğan zararlar ile idarenin salahiyet ve im-
tiyazlarından doğan zararlar olarak ikiye ayırarak incelemektedir. Sıddık Sami
Onar, İdare Hukukunun Umumi Esasları, İsmail Akgün Matbaası, İstanbul, 1966,
s. 1745.