

166
Terörle Bağlantılı Zararlardan Dolayı İdarenin Sorumluluğu
tazminat talepleri konusunda yargının tutumunun değişken olabilme-
si, kararlarda illiyet bağı meselesinin yeterince tartışılmaması gibi so-
runlar Kanunun eleştirilmesine yol açmaktadır. Bu nedenle çalışmada
Danıştay kararları ışığında 5233 sayılı Kanun’un nasıl uygulandığı ele
alınacaktır. Bu yaklaşım değerlendirilirken son zamanlarda Kanunun
uygulamasının daha da arttığı düşünülerek uygulamaya ilişkin muh-
temel bazı sorunlara da değinilecektir.
a. Terörle Bağlantılı Zararlarda Sosyal Risk İlkesi
İdarenin mali sorumluluğu alanındaki gelişmeler kusursuz so-
rumluluğun borçlar hukukundan çok daha erken tarihlerde ve daha
yaygın olarak tanınmasını sağlamıştır. İdarenin üstün kamu yararını
gözeterek hukuka uygun kimi işlem ve eylemlerinde dahi üçüncü kişi-
lere zarar vermesi mümkün olduğundan kusursuz sorumluluğun ida-
re hukukunda yaygın olması olağandır. Anayasadaki düzenlemelere
bakıldığında da idarenin sorumluluğunun mutlaka kusurlu olması
gerekmediği anlaşılmaktdır. 1982 Anayasası’nda “idarenin resmî gö-
revliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu doğan zararlar”ı (md.
40/3), “idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararlar”ı (md.
125/7), “memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanır-
ken işledikleri kusurlardan doğan zarar”ı karşılamakla yükümlü oldu-
ğu ve bu zararın daha sonra kusurlu kamu görevlisine rücu edileceği
(md. 129/5) düzenlenmiştir. Anayasa’nın 125. maddesinde yer alan ve
“idarenin işlem ve eylemlerinden doğan zararların” karşılanmasına
ilişkin ibare hem kusurlu, hem de kusursuz sorumluluğu içermekte-
dir. Ancak sosyal risk ilkesi bakımından esas tartışma terör eyleminin
kendisinden doğan bir zarar olduğu takdirde idarenin işlem ve ey-
leminden bahsedilemeyeceğinden bu tür bir zararın karşılanmasının
Anayasaya aykırı olup olmayacağıdır. Bu sorun başka durumlarda da
gündeme gelebilecektir: Bir felaket, salgın hastalık ya da savaş duru-
munda idarenin zarara uğrayanların zararını tazmin etmesine yönelik
bir düzenleme ya da mahkeme kararı Anayasaya aykırı olacak mıdır?
Diğer bir deyişle, ilgili hükümler idarenin sorumluluğunu sınırlandı-
rıcı nitelikte midir?
Öncelikle Anayasadaki hükümlerin idarenin sorumluluk alanı
bakımından sınırlandırıcı nitelikte olmadığını, sorumluluğun asgarî
alanını ve teminat sistemi sonucunda oluşacak rücu mekanizmasını