Background Image
Previous Page  287 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 287 / 465 Next Page
Page Background

Ceza Yargılaması Süreci

286

adlandırılan deliller; tanık beyanları, şüpheli ve sanık beyanları ile

müdahilin (katılanın) beyanlarıdır. Bu beyanlar, ceza yargılaması

sürecinde karara esas alınabilir ve tek başına delil olarak kullanı-

labilir.

“Belge”

olarak adlandırılan deliller; yazılı, şekil tespit eden

ve ses tespit eden belgeler olmak üzere üç başlık altında toplan-

maktadır. Noter senetleri ve duruşma tutanakları birer yazılı bel-

gedir. Fotoğraf, plan ve kroki gibi deliller ise, şekil tespit eden bel-

gelerden sayılır. İfade ve sorgu sırasında şüpheli ve sanığın sesinin

bant kaydı, ses tespit eden belge değerine sahiptir.

“Belirti”

olarak

adlandırılan deliller ise; tabi ve suni belirti olarak ikiye ayrılmak-

tadır. Tabi belirti, suçta kullanılan veya suçtan elde edilen eşya-

ya ait iz ve eserler (tabanca yarası, bıçak izi, sahte para, fren izi)

olabileceği gibi, şahsa ait iz ve eserlerden de (şüpheli ve sanığın

kan grubu, parmak izi, olay yerinde bulunan saç teli) oluşabilir.

Suni belirti ise, tabii olarak kendisini gösteren değil, insan tarafın-

dan oluşturulan işaret ve alametlerdir. Suçun işlenmesi sırasında

şüpheli ve sanık tarafından giyilen üniforma, vücuda yapılan döv-

me, elbiseye takılan bir nişan veya rozet birer suni belirti niteliği-

ni taşımaktadır. CMK m.135 kapsamında iletişimin denetlenmesi

sırasında elde edilen tüm kayıtlar, bu sırada yapılan ses tespitleri

belirti delili sayılacaktır

8

. Gerek tabii belirti ve gerekse suni belirti

delilleri kuvvetli olmadıklarından ve tek başlarına dayanak olarak

gösterildikleri iş ve işlemin varlığını kanıtlayamadıklarından, tek

başlarına delil olarak ispat güçleri bulunmamaktadır.

konuda yararlanılan kaynak ve geniş açıklama için bkz. Nurullah Kunter - Feri-

dun Yenisey - Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 16. Baskı, Beta Basım,

İstanbul, Ocak 2008, s.660-688.

8 Kunter - Yenisey - Nuhoğlu, a.g.e. s.687. Doktrinde Ünver - Hakeri, Ceza Muhake-

mesi Kanunu ile ilgili 2001 Tasarısı’nın 108/3. maddesi hükmü ile gerekçesine yer

vermek suretiyle bu sonuca varmışlardır. Tasarının 108/3. maddesi hükmünde,

“yukarıdaki fıkralar gereğince gerçekleştirilecek kayıt ve saptamalar, yargılamada sanığın

ikrarına ilişkin delil olarak kullanılamaz.”

denilmekte idi. Bu hükmün gerekçesine

göre,

“... ifade alma ve sorguda isnat açıklandıktan ve susma hakkı tanındıktan sonra,

serbest irade ile yapılan açıklamalar delil niteliği kazandığı için gizlice yapılan telefon ve

benzeri dinlemelerde ilgilinin beyanda bulunması, ikrar delili değil bir belirti delili olarak

anlam kazanır. İkrar, suçun doğrudan doğruya ispatı için elverişli bir delil olduğu halde

emare delili, parmak izi dolaylı bir ispat gücüne sahipti ve başka delillerle birleşmeden tek

başına ispat bakımından yeterli olmaz. Bu nedenle maddenin üçüncü fıkrasında, kayıt

ve saptamaların yargılamada sanığın ikrarına ilişkin delil olarak değerlendirilemeyeceği

belirtilmiştir”.

Bkz. Yener Ünver - Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, Cilt:

1, Adalet Yayınevi, Ankara, 2009, s.410.