Background Image
Previous Page  386 / 465 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 386 / 465 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2011 (97)

Yargıtay Kararları

385

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 40/2. fıkrasında: ‘Dev-

let, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağı-

nı ve sürelerini belirtmek zorundadır’ hükmüne yer verilmiş,

Bu düzenlemeye paralel olarak 5271 sayılı CYY’nın;

34/2. maddesinde; ‘Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mer-

cii ve şekilleri belirtilir’,

231/2. maddesinde; ‘Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun

yolları, mercii ve süresi bildirilir’,

232/6. maddesinde ise; ‘Hüküm fıkrasında, 223 üncü maddeye göre veri-

len kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza mik-

tarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup

bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve mercinin tereddüte yer ver-

meyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir’

Şeklindeki emredici düzenlemeler yer almıştır.

Gerek yüze karşı, gerekse yoklukta verilen hüküm ve kararlarda, başvu-

rulacak yasa yolu süresi, başvuru yapılacak mercii ile başvuru şeklinin hiçbir

duraksamaya yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi zorunludur.

5271 sayılı CYY’nın 40. maddesinin 1. fıkrasında, kusuru olmaksızın bir

süreyi geçirmiş olan kişinin, eski hale getirme isteminde bulunabileceği, 2. fık-

rasında ise, yasa yoluna başvuru hakkının kendisine bildirilmemesi halinde,

kişinin kusursuz sayılacağı açıkça belirtilmiştir.

Anılan düzenlemelerden, hüküm ve kararlardaki yasa yolu bildiriminin;

yasa yolu, mercii, şekli ve süresini de kapsaması zorunluluğu yanında, açıkça

anlaşılabilir ve her türlü yanıltıcı ifadeden uzak olması gerektiği sonucuna

varılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Hükmün sanığın yokluğunda verildiği, mahkemece yasa yolu bildirimin-

de bulunulurken, başvuru süresinin hangi tarihten itibaren başlayacağının

belirtilmediği ve bu eksikliğin hükmü temyiz etme hakkı bulunanlar yönün-

den yanıltıcı nitelikte bir eksiklik olduğu, ayrıca sanığın sorgusu sırasında

belirttiği adrese önceden usulüne uygun bir tebligat yapılmış bulunmadığın-

dan, sanığa bu adrese yapılan gerekçeli karar tebliğinin de Tebligat Kanunu-

nun 35. maddesine uygun olmadığı değerlendirilmiştir.