

TBB Dergisi 2011 (97)
Mustafa Talat KUTLU
85
hukukunun ileri sürüldüğü bağımsız ve tarafsız olduğu belirtilen hu-
kuksallık mülkleştirilerek resmi alanın şaşmaz ve durağan doğrularına
dayandırılır. Bu kendine özgü iman, romantik bir söylemin yarattığı
ideoloji-hukuk tapınması, ütopya olarak toplumsal yaşamı doldura-
rak, gerçeği perdeleme işlevi görür.
26
Bu perdeleme hukuka yüklenen anlamı kendi bağlamından çı-
kartarak ideoloji ile efsunlanmış şekilde kitlelere sunulmasını sağlar.
Daha ileri giderek egemen bürokratik bir gücün sahiplendiği kafes-
te yaşamaya zorlanan bireyin ve toplumun kamusallaşırken içinde
bulunduğu köleleşme ve körleşme sonucunda hukuksal olan biçim
değiştirmeye zorlanır.
Bu durumda hukuk, devletten halka dağıtılan bir
“ulufe” olarak düşünülür
. Anayasalar, yasalar, hukuk devleti, hukukun
üstünlüğü, yargı yapılanması hep bu anlayışla içeriklendirilir.
27
Bu
akıldışı anlayışı gerçekleştirmek için bireyleri veya halkı daha baştan,
doğumundan başlayarak, hatta ceninken kafeslemeniz gerekir.
HUKUKUN ROMANTİK SÖMÜRÜSÜ
Devletin tanıyarak ürettiği hukukun ileri sürdüğü adalete, özgür-
lüğe veya eşitliğe yüklenen coşkulu, ağır ve aşkın anlamların altında
romantizmin izleri vardır. Bunun ironik yanı, romantik hak söylemi-
nin yandaş ya da karşıt hemen herkese davasını destekleyecek tutkulu
söz ve imajlar sunmasıdır.
Hukuksal romantizmin dışavurumu kitlelerin
duygularına, adalete duydukları özleme, inanca ve saygıya yönelik hukuk-
sal argümanların öne çıkarılması ile meydana gelir
.
Bu kurnazca kullanım
göstermelik inanmışlığa ve iyiniyetin örülü yollarına, üstü kapalı veya açık
bir çıkara, bu çıkarı mümkün kılmak için romantik duyguların açıkça sömü-
rülmesine dayanır
. Bu özellikle bir sınıfın yükselmesi veya iktidarın el
değiştirmesi sırasında daha açık olarak görülür. Dönüşen bütün ikti-
26
“... İdeolojiyi tüm sınıflı toplumlarda egemen güçlerin kendi sömürü ve baskılarını örtme
yolları olarak tanımlarsak, kapitalizmde bunun daha çok rafine şekillerde, bilimsellik
kisvesi altında, rakamlarla oynayıp, yaldızlı kavramları kullanarak yapıldığını görüyoruz.
İşte bu yüzden, ideolojinin örtüsünü kaldırıp toplumsal gerçekliği anlamamızı sağlayacak
kavramsal araçları geliştirmek, çağımız sosyal ve politik felsefesinin en temel görevlerinden
biri.”
; Silier, s.33.
27
Osman Can; Yargı Bağımsızlığı Yalnızca Normatif Bir Sorun Mu?, Prof. Dr. Bülent
Tanör Armağanı içinde, Oğlak Yayınları, Haz. Mehmet Ö. Alkan, İstanbul 2006,
s.97 vd..