

TBB Dergisi 2011 (97)
Mustafa Talat KUTLU
83
ve boğucu iklimi romantik eleştirel yaklaşım ile sorgulanır hale gelir.
Egemen gerçekliğe karşı geliştirilen özgürlükçü ve coşkunluk taşıyan
isyankar ve melankolik hal romantizmin muhalefet gücünün dışavu-
rumu olarak sanatsal, siyasal ve ekonomik alanlarda kendini göstere-
rek hukuksal yapı üzerinde belirleyici bir etkiye sahip olur.
Egemen yapının öz çıkarına uygun olarak ortaya koyduğu ve uy-
guladığı hukuksal yapılanmaya karşı geliştirilen romantik itiraz ge-
nellikle cari ve egemen hukuksal yapının dayattığı köleleştirici ilişkiler
ağına ve körleştirici yanılsamaya yöneliktir. Egemen hukuksal yapı-
lanmaya muhalefet cari hukuksal gerçeklikten kaçış olarak romantik
bir gerçekdışılığa veya romantik bir gerçeklik anlayışına dolayısıyla
hayali ve ütopik bir bakış açısına doğru evrilir. Bu kopuş halinde yıkıcı
bir eleştirel yan vardır. Bu halde romantizm devrimci bir niteliğe bürü-
nerek egemen hukuksal yapıyı dönüşmeye zorlar.
Romantizmin yarattığı eleştirel süreç, durağan, bunaltıcı, zorba ve
insanlıkdışı hale gelen egemen yapıya karşıtlığı romantik bir
“antiteze”
dönüştürerek romantik söylemin özgürleştirici ve devrimci argüman-
larını hukuksal olarak geçerli kılmaya değin uzanabilir. Burada da ro-
mantizmin
“ilerici”
bir yapıyı ortaya çıkardığından söz edilebilir.
HUKUKSAL ROMANTİZMİN İKİLEMLERİ
İktidara sahip olan herkes, kendi zihniyetini siyasal, ekonomik ve
toplumsal alana taşır ve zihniyetini yerleştirmek için bütün siyasal ve
sosyal araçları sahiplenerek zihniyetini kamusal bir statüye ve eyleme
dönüştürür. Bu nedenle devletlere egemen zihniyetler, kamusal-siya-
sal unsura eklemlenmek isteyen her türlü farklı dünya görüşüne kar-
şı direnç geliştirirler. Devlete veya siyasal iktidara egemen zihniyetin
oluşturduğu sosyal ve siyasal yapı kendine uygun görmediği grup,
ideoloji ve inançları sahiplendiği siyasal-kamusal alanın dışında tut-
ma, yani kıskançlık eğilimindedir.
22
Bu yapısal anlamlandırma genellikle ideoloji veya devlet örgütü-
nün somut baskı gücü aracılığıyla gerçekleştirilen mülkleştirme yoluy-
la en eski hukuk formuna
“ilkel hukuka”
geri dönüş olarak içeriklenir.
22
Bezci, s.162.