Background Image
Previous Page  439 / 477 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 439 / 477 Next Page
Page Background

Yargıtay Kararları

438

5271 sayılı CYY’nın, ‘Şüpheli veya sanığın birden fazla olması halinde

savunma’ başlığını taşıyan 152. maddesi, ‘Yararları birbirine uygun olan bir-

den fazla şüpheli veya sanığın savunması aynı müdafie verilebilir’ hükmünü

taşımaktadır.

Öte yandan, 1136 sayılı Avukatlık Yasasının 38. maddesinin 1. fıkrası-

nın (b) bendi uyarınca avukatın, aynı işte menfaati zıt olan bir tarafa vekalet

etmesi halinde, gelen işi reddetmesi zorunluluğu getirilmiştir.

Yine Türkiye Barolar Birliğince kabul edilen Avukatlık Meslek Kuralla-

rının 35. maddesinde de, ‘Avukat aynı davada birinin savunması öbürünün

savunmasına zarar verebilecek durumda olan iki kişinin birden vekaletini ka-

bul edemez’ kuralına yer verilmiştir.

Bütün bu hükümlerden de anlaşılacağı gibi, menfaat zıtlığını dar anlam-

da yorumlamamak gerekir. Burada, önemli olan, savunmanın hiçbir şekilde

zafiyete uğramamasıdır. Nitekim öğretide de aynı görüş benimsenmiş, şüpheli

veya sanıklardan birisinin savunulması ancak diğer sanığın suçlanmasıyla

sağlanabiliyorsa, çıkarların çatıştığını ve müdafilerinin değişik kişiler olması

gerektiği belirtilmiştir. (Prof. Dr. Nur Centel – Doç. Dr. Hamide Zafer, Ceza

Muhakemesi Hukuku, 6. Bası sh. 170)

Uygulamada Ceza Genel Kurulunun 20.10.2009 gün ve 85-242 sayılı

kararında da vurgulandığı üzere, birlikte suç işlediği iddia edilen sanıkların

müdafiliğinin tek avukat tarafından üstlenilmesi halinde, bu durumun sa-

nıklar arasındaki menfaat çatışması nedeniyle, bazı sanıkların savunmaları

bakımından zafiyet yaratacağı ve savunma hakkının kısıtlanması sonucunu

doğuracağı kabul edilmiştir.

Somut olayda, sanıkların kolluk tarafından ifadelerinin alındığı aşamada

dahi, aralarındaki menfaat çatışmasından bahisle baro tarafından farklı avu-

katlar görevlendirildiği halde, kovuşturma aşamasında, 26.11.2007 günlü

oturumda Avukat H.G.’nin, sanıklar A., H.R. ve R.E’nin müdafii olduğunu

bildirerek duruşmaya katıldığı, sanıkların diğer müdafilerinin ise müdafilik-

ten çekildikleri, bu aşamadan sonra, adı geçen sanıkların ek savunmaları ve

son savunmalarının alınmasında müdafii olarak Av. H.G.’nin görev yaptığı,

ilk hükmü ve direnme hükmünü de sanıklar adına temyiz ettiği, savunma

ve temyiz dilekçelerinde de özellikle sanıklardan H.R.’nin kolluk tarafından

müdafii huzurunda alınan ifadesini reddetmek suretiyle savunma yaptığı an-

laşılmaktadır.