

Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma:Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi
256
cak ekonomik, siyasi, ideolojik, kültürel, psikolojik motivasyonlu ihlal
olasılıklarını yine başka bir uygulama etkinliğinin insafına bırakmış
olmaktadır. Yani ihlal probleminin doğasında içkin olan ve proble-
min nedenini teşkil eden uygulama süreçlerini bertaraf edici çözüm
olarak önerilen ve zaten var olan normların bir tekrarı niteliğindeki
yeni normlar yine “problemli araçtan” medet uyulması paradoksunu
doğuran bir yabancılaşma olarak belirmektedir. Bu durum, tıpkı top-
luma rağmen işleyen ve nihai anlamda uygulama sayılacak meta-etik
siyasetin anti-toplumsal olması probleminin hukuk ile aşılmaya çalı-
şılmasındaki paradoks (anayasal yabancılaşma) ile aynı niteliği taşı-
maktadır. Çünkü siyasetin hukuksallaştırılması sürecinde siyaset (ve
özellikle yasama organında kanun çıkarma çoğunluğunu elde tutan
siyasi iktidar) nasıl ki hukuku uygulama aşamasında maniple etmeye
elverişliyse hukuk yaratıcı yasama siyasetinin hukuktan uzaklaşma-
sında olduğu gibi, hukuk uygulayıcısı konumunda olan yürütme ve
yargı organları ile kamu görevlilerinin de hukuka aykırı uygulamalar
gösterme potansiyeli güçlü bir biçimde varlığını korumaktadır.
Mevzuat düzenlemelerindeki ontolojik yabancılaşmanın diğer
yönü olan “etik sözleşme” imzalama yükümlülüğü, bu paradoksu söz-
leşmenin doğasına yabancılaşma anlamında da güçlendirmektedir. Bir
ant içme (veya yemin) metnini andıran ve yukarı başlıkta aynen akta-
rılan bu sözleşme, etiği üstün-değer olarak kodlamakla birlikte aslında
sözleşmeyi imzalayıp taahhütte bulunan kamu görevlisine “
Bir kamu
görevlisi olarak zaten kanunlara uyma yükümlülüğüm vardı; şimdi artık bu
kanuna da uyup etik davranacağım
…” şeklinde zaten doğal bir yüküm-
lülük ve sorumluluğu mükerrer olarak kabul etme anlamı (daha doğ-
rusu anlamsızlığı/yabancılaşmayı) içermektedir. Yani kamu görevlisi,
etik davranmadığı zaman aslında etiğe aykırı değil, hukuka (kanun
ve yönetmeliklere ve taahhüdüne) aykırı davranmış olacaktır. Burada
tekrarlanan ve pekiştirilen ise zaten hukukun evrensel ilkelerinden sa-
yılan “ahde vefa (
pacta sun servanda
)”dan veya Anayasal ve doğal ola-
rak hukuka uyma ve göreve sadakat yükümlülüğünden başka “yeni”
bir durumu ifade etmemektedir. Nitekim Türk Medeni Kanunu’nun
2.maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarına paralel olarak militan
demokrasi anlayışının ifadesi olan 1982 Anayasası’nın 14.maddesinin
“
Anayasa hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan
temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha
geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı müm-