Background Image
Previous Page  253 / 505 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 253 / 505 Next Page
Page Background

Siyaset ve Anayasal Yabancılaşma:Etik İlkelerin Türk Hukukuna Uyarlanması Problemi

252

kötüye kullanılmasını ve tıkanık yaratma potansiyelini gerekçe göste-

rerek teknik bir önerme olarak rasyonelleşmiş parlamentarizm alter-

natifini ileri sürmüştür. Nitekim 1995 değişikliği ile seçim kanunları

için 1982 Anayasası’nın 67.maddesine getirilen “yönetimde istikrar”

ilkesi, “temsilde adalet” ilkesinin diğer kefesinde olduğu bir teraziye

yerleştirilmiş; böylelikle milletvekili seçiminde uygulanan %10 ülke

barajına anayasal dayanak sağlanmıştır.

Siyasi pragmatizmin teknik akılcılığı, demokratik hukuk devleti-

nin varoluşuna aykırı bir akıl-dışılığa denk düşmektedir. Siyaset ne

zaman demokratik hukuk devletiyle barışık olabilir? Ancak kendine

yabancılaşıp hukuka verdiği ödünlerle… Örneğin; hukuk devleti-

ne gerçekten inanan bir siyasi kişi veya grup samimiyetini kuvvetler

ayrılığına inanmakla kanıtlayabilir; yani egemenliği millet adına uy-

gulamanın üç rolünden sadece birisine talip olabilir. Söz gelimi; he-

defi yasama ise yasamaya talip olup onunla yetinmesi gerekir; yani

yasama kuvvetini uygulama gücüne kavuştuğunda yürütme veya

yargı rollerinde gözü olmaması gerekir veya diğer kombinasyonlar...

Siyasetin tüm roller üzerindeki doymak bilmez iştahını frenlemediği

müddetçe hukuksallaşamaz ve hukuku yabancılaştırması devam eder.

Hukuk yabancılaştırıldıkça da demokratik hukuk devleti ve doğal

olarak “etik”, kaybeder. Bununla birlikte, siyasetin “hukuk-sevmez

ama sever-görünür” doğasıyla ilgili yukarıda çizilen tablonun çok ka-

ramsar okunmaması gerekir. Çünkü insanlığın yaşadığımız yüzyılda

hukuku var eden evrensel ilkeler konusunda ortaklaşabildiği nokta,

aslında bir doyum noktasıdır. Çünkü gerçekten de retorik ve hatta

pozitif hukuk düzeyinde bu evrensel ilkeler bir bir kabul edilmiştir.

Etiğe duyulan ihtiyaç da zaten, artık bunun bir göstergesidir. İnsanın

artık yapacağı tek şey kalmıştır: “Kağıt üzerinde” kabul ettiği ilkeleri

hayata geçirmek ve olumsuz anlamıyla yabancılaşma süreçlerine izin

vermemek, uygulama aşamasındaki manipülatif yaklaşımları önleyici

mekanizmalar geliştirmek… Bu çözüm de imkansız değildir; çünkü

zaten hukuk devleti ve çoğulcu demokrasinin keşfettiği mekanizmalar

ve ileri sürdüğü önermeler teorik ve retorik çözümler sunmaktadır.

Bu çözümlerin pratiğe dönüştürülmesi öncelikle yasama fonksiyonu

olmak üzere tüm egemenlik yetkilerini kullanan, hukuk yaratan ve

uygulayan kişilerin bu öze yabancılaşmadan etik dairede kalmasıyla

gerçekleşebilecektir.