

TBB Dergisi 2013 (105)
İ. Uğur ESGÜN
251
oyunun devamında nasıl futbol oynanacağına dair yeni kurallar be-
lirleyebilsin. Rasyonelleşmiş parlamentarizmin ürünleri yürütme adlı
takıma böyle bir yetki vermekten başka bir anlam ifade etmeyecektir.
Rasyonelleşmiş parlamentarizm, yukarıda verilen KHK ve mali
yükümlülüklerde oran değişikliği örnekleri üzerinden hukuk devle-
tine tezat oluştururken aynı zamanda çoğulcu demokrasinin temel
ilkelerinden ödün verilmesi işlevi de taşımaktadır. Bilindiği üzere
demokrasi sınavının oy verme ile tamamlanacağı inancı içeren ço-
ğunlukçu demokrasi, çoğunluğun azınlığı tamamen yok etme veya
geçersizleştirmesi anlamında “çoğunluğun despotizmi”
34
olarak eleş-
tiri konusu olur. Rousseau’nun “Genel İrade Kuramı”na bağlanan bu
anlayış, Rousseau’nun bu kuramı “Doğrudan Demokrasi” modeliyle
birlikte oluşturduğu dikkate alındığında, karar alma sürecinde doğal
bir zorunluluk olarak azınlığın değil, çoğunluğun oylarının belirleyi-
ci olması anlamında sadece oylamanın ne için yapıldığının sorgulan-
ması ve aklanamaması dışında bir sakınca yaratmaz. Oysa bu kuram,
karar alacakların seçilmesi kararının çoğunluk tarafından alınmasını
ifade eden temsili demokrasilerde katılanların yarıdan bir fazlasının
oyu ile seçilenlerin, katılanların yarısından bir eksik oyların ve hat-
ta kendini seçen çoğunluğun dahi iradesini hiçe sayarak katılanların
tümü adına karar alma yetkisini ele geçirmek anlamında ciddi sakın-
caların doğmasına zemin hazırlar. Kaldı ki, parlamento çoğunluğu-
nun yaptığı kanuni düzenlemelerle azınlığı çoğunluk gibi göstermek
işlevli manipülasyona ve spekülasyona açık seçim sistemlerinin varlığı
ile birlikte düşünüldüğünde, karar alanların çoğu zaman aslında yine
azınlıkta kalan ama diğer oylardan çok olduğu için belirleme gücünü
eline geçiren iradenin oylarıyla seçiliyor olmasına dikkat edildiğinde,
çoğunlukçu değil “azınlıkçı” bir “demokrasi” ile modern sistemlerin
işlediği ortadadır. Bu durum da aslında demokrasinin ve millet ege-
menliği ilkesinin bir yabancılaşması olarak anayasal yabancılaşma
kapsamında değerlendirilebilecektir. Bu yabancılaşma, çoğulcu de-
mokrasi anlayışının önermeleriyle kırılmaya çalışılmaktadır; ancak
bu yabancılaşmadan siyaseten “pragma” elde eden veya elde etme
potansiyeli taşıyan siyasi güçler çoğulcu demokratik mekanizmaların
34
Oktay Uygun,
Demokrasinin Tarihsel, Felsefi ve Ahlaki Boyutları,
İnkılâp Kitabevi
Yay., İstanbul 2003, s. 145.