

TBB Dergisi 2013 (107)
Hans KELSEN
433
şekilde çözemez. Hatırlanacağı gibi Kral Süleyman, iki kadının ken-
dinin olduklarını iddia ettikleri bir çocuğu iki parçaya ayırmaya ka-
rar vermişti. Fakat böyle karar vermekle O, çocuğu, çocuğun ölmesini
engellemek için talebinden vazgeçmesi gereken kadına vermeyi isti-
yordu; çünkü Kral Süleyman, talebinden vazgeçenin çocuğu gerçekten
seven (ve dolayısıyla çocuğun gerçek annesi) olduğunu varsaymıştı.
Eğer Süleyman’ın hükmü gerçekten adil idiyse, bu ancak bir koşulla
öyle olmuştur; o da, çocuğu sadece bir kadının sevmiş olmasıdır. Eğer
iki kadın da çocuğu seviyor olsaydı- ki ikisi de çocuğu almak istediği-
ne göre bu çok olasıdır- ve ikisi de talebinden vazgeçmiş olsaydı, me-
sele karara bağlanamayacaktı. Ve eğer çocuk, her ikisi de talebinden
vazgeçmesine rağmen kadınlardan birine verilecek olsaydı, hüküm
kesinlikle adil olmayacaktı, çünkü bu durumda taraflardan biri mut-
suz olacaktı. Mutluluğumuz sıklıkla, toplumsal düzenin gideremeye-
ceği ihtiyaçların tatminine bağlıdır.
Bir başka örnek olarak, orduya başkomutan atanmak için iki aday
yarışıyor olsun. Göreve sadece biri atanabilecektir. Bu durumda, gö-
reve en uygun olanı atamanın adil olacağı aşikârdır. Ancak, eğer iki-
si de göreve eşit derecede uygunsa bu durumda ne olacaktır? Böyle
bir durumda, hiçbir (adil) çözüm mümkün olmayacaktır.(Ancak) bu
adaylardan birinin, yakışıklı, uzun ve etkileyici bir kişiliğe sahip ol-
ması nedeniyle daha iyi olduğunun düşünüldüğünü ve buna karşılık
diğerinin, mesleki bakımdan diğeriyle tam olarak eşit olmasına rağ-
men, ufak tefek, gösterişsiz ve silik olması nedeniyle göreve uygun
olmadığının düşünüldüğünü varsayalım. Eğer bunlardan ilki göreve
atanırsa, ikincisi kararın adil olduğunu hissetmeyecek ve soracaktır:
“Neden ben de diğeri gibi uzun ve yakışıklı değilim, neden bana bah-
şedilen yaradılış daha az ilgi çekici?” Gerçekten de, eğer doğayı ada-
let açısından yargılayacak olursak kabul etmemiz gerekir ki doğa adil
değildir. O, birini sağlıklı, diğerini hasta, birini akıllı diğerini aptal ya-
ratmıştır. Hiçbir toplumsal düzen, doğanın adaletsizliğini bütünüyle
telafi edemez.
Eğer adalet, mutluluk olarak ve de bireysel mutluluk olarak anla-
şılırsa, adil bir toplumsal düzen mümkün değildir. Öte yandan, adil
bir toplumsal düzen, ‘o düzenin, bireysel mutluluğu değil de mümkün
olan en fazla sayıda bireyin mutluluğunu sağlamaya çalışır’ varsayı-
mı üzerinden bile mümkün değildir. Bu meşhur adalet tanımı, ünlü