

TBB Dergisi 2013 (107)
Hans KELSEN
435
pahasına yapılması durumunda ortaya çıkar. Ya da eğer iki değer ara-
sında bir çıkar çatışması varsa ve ikisini de aynı anda gerçekleştirme
olasılığı yoksa; biri, sadece diğeri göz ardı edilerek gerçekleştirilebi-
lecekse; birinin gerçeklemesini diğerininkine tercih etmek gerekliyse,
hangisinin önemli olduğuna karar verme ya da bir başka ifadeyle han-
gi değerin üstün olduğuna karar verme ve en nihayetinde en üstün
değerin hangisi olduğuna karar verme durumları aynı şeye, yani çıkar
çatışması fikrine tekabül eder. Değer sorunu her şeyden önce değerler
çatışması sorunudur ve bu sorun rasyonel kavrayışla çözülemez. Bu
sorulara verilecek cevap, hissi etkenler tarafından belirlenen bir değer
yargısıdır ve bu nedenle doğasında özneldir ve ancak yargılayan taraf
için geçerlidir, bu nedenle de görecelidir. Bazı örnekler bu ifadeyi açık
kılacaktır.
II
Bazı etik görüşlere göre insan hayatı, her bir insanın hayatı, en
yüksek değerdir. Bu etik görüşe göre, bir insanı, savaş halinde bile
ve hatta ölüm cezası olarak, öldürmek mutlak olarak yasaktır. Bu, ör-
neğin askerlik yapmayı reddeden vicdani retçilerin ve her durumda
ilke olarak ölüm cezasını reddedenlerin görüşüdür. Ancak, bir başka
etik görüşe göre ulusun çıkarı ve onuru en yüksek değerdir. Bu ne-
denle herkes, bu görüşe göre; savaş durumunda, eğer ulusun onuru
ve çıkarı gerekli kılarsa ahlaki olarak kendi yaşamını feda etmeye
ve başka insanları öldürmeye mecburdur ve insanlara suçlu olarak
ölüm cezası uygulamak meşrudur. Bu iki çatışan değer yargısı ara-
sında bilimsel ve akılcı bir şekilde karar vermek mümkün değildir.
Bu çatışmaya karar veren, son tahlilde aklımız değil, isteğimiz, duy-
gumuz, hissiyatımızdır.
Eğer bir insan, Nazi toplama kampında tutsak veya köle yapılmış-
sa ve eğer oradan kaçmak mümkün değilse, öyle bir durumda intihar
etmenin meşru olup olmayacağı sorusu ortaya çıkar. Bu, Sokrates ze-
hirli kâseyi içtiğinden beri sürekli olarak tartışılan bir konudur. Karar,
daha ‘yüksek değer ne?’ sorusunun cevabına bağlıdır: yaşam ya da
özgürlük. Eğer yaşam daha yüksek değerse, o halde intihar meşru de-
ğildir. Yok, eğer özgürlük daha yüksek değer ve özgür olmayan bir
yaşam değersizse, intihar, ahlaken meşrudur. Mesele, yaşam ve özgür-