Background Image
Previous Page  286 / 417 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 286 / 417 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (108)

Mehmet Şükrü NAR

285

Ataerkil yapıdan kaynaklanan, cinsiyet temelinin eşitlik ilişkisine

dayanmadığı ve bu yapının katı olarak uygulandığı alt kültürlerde

her türlü norm anlayışının töre adı altında uygulama ortamı bulma-

sı olasıdır. Bu tür suçları tam anlamıyla çözümlemek için toplumsal

yaşamda o topluluğa ait cinsiyet rollerinin tam anlamıyla anlaşılması

gerekir. Toplumsal yaşamda bireylerin cinsiyet rolleri etnisiteye, eko-

nomik fonksiyonlara, çevresel şartlara, dine ve geleneksel yaklaşıma

göre değişebilmektedir. Yaşanılan alanda kadına ve erkeğe biçilen

rolün farklı olması çoğu kez çocukların da bu rolü kabullenmesi an-

lamına gelmektedir. Dolayısıyla, toplumun kız ve erkek çocuklarına

biçtiği rollerin farklı olması, beraberinde erkeklerin kontrolünde kadın

ve onun cinselliğine odaklı namus kavramının ortaya çıkmasını sağla-

maktadır. Topluluk içi böylesi bir anlayışın yerleşik hale gelmesinin

temel gerekçelerinden biri ise töre uygulamalarına toplumun yaklaşım

biçimi, ikincisi ise kadınların hala davranış biçimlerinin uygulanma

noktasında mülkiyet ilişkisine bağlı olmasıdır (Bates, 2009: 320-322;

Majab and Abdo, 2006:3-7).

Ancak bu demek değildir ki, ekonomik özgürlüğe sahip her ka-

dın yetiştiği çevresel koşullardan bağımsız hareket eder; çok iyi eğitim

almış ve maddi olanaklara sahip kadınlarda şiddete uğramakta hatta

töre cinayetleriyle yaşamlarını yitirmektedirler. Bu iki anlayış arasın-

daki organik bağı koparmak ise çok zor olmaktadır. Tüm toplumlarda

görülebilen-batılı toplumlarda kısmen görülmekte- kan davası ve na-

mus cinayetleri, özellikle Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Güney Asya’da

çok daha yaygındır.

Uzunca geçmişi bulunan bu tür cinayetlerin kökenini devletsiz

toplumlar olarak niteleyebileceğimiz ilkel toplumların yaşam biçimle-

rine kadar götürebiliriz. Komünal yaşamın getirdiği kabile yaşamında

grup üyelerine uygulanan cezai yaptırım, geçmişten süregelen töre adı

verilen geleneksel davranış biçimlerine göre sürdürülürdü. Devletsiz

toplumlar olarak niteleyebileceğimiz ilkel toplumlardan, kısmen ör-

gütlenme yapısına geçen eskiçağ toplumlarına kadar (Hitit, Sümer,

Antik Yunan, Babil…) töre adı verilen kurallar toplumun yönetim ya-

pısında uygulanabilen cezalar olarak kabul görmüştür. Keza bu duru-

mu geçmişte kurulan birçok Türk devletinin hem yönetim hem hukuki

yapısında da görmek olasıdır. Yazılı yasaların tam olarak neredeyse

hiç olmadığı bu dönemlerde cezai uygulamalar daha çok sultanlar ve