Background Image
Previous Page  140 / 485 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 140 / 485 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2013 (109)

Ahmet EROL

139

Örneğin; yukarıya alınmış olan Komisyon kararına dayanak oluş-

turan ve AİHM’e bireysel başvuruya kadar gidilmiş olay çok basittir.

1264 sayılı Yasanın 9/1’inci maddesinde hükme bağlanmış ve kendisin-

den önce bu görevlerde bulunmuş tüm kişilere ödenmiş (Anayasa’nın

10. maddesine aykırılık) olan ikramiye hakları yasaya aykırı şekilde

kendisine ödenmemiş kişinin İstanbul 1. İdare Mahkemesi’ne yapmış

olduğu başvuru doğru değerlendirilse ve şikâyete konu olay üç mah-

keme üyesi tarafından kavranmış olsaydı süreç uzamayacak, birey

mağdur olmayacak, yüksek idari yargı yıllarca gereksiz yere meşgul

edilmeyecekti. Ancak yüksek idari yargıdaki beş üye de alt mahke-

meden gelen dosyayı etkin şekilde değerlendirmediğinden son derece

açık ve basit bir konunun Türkiye yargılaması 7 yıl 4 ay 2 gün sürmüş,

nihayetinde de AİHM’e AİHS’nin çeşitli hükümlerine aykırılıktan bi-

reysel başvuruda bulunulmuştur.

Türkiye yargı yerlerindeki etkin ve adil yargılama, hukuki tatmin

sağlama konularında iç yargı yerlerini iyileştirmedikçe, yargı organla-

rının bağımsızlığını sağlamadıkça ve güçler ayrılığı ilkesine saygıyla

bağlı olmadıkça 6384 sayılı Yasa tarzı düzenlemelerle AİHM nezdin-

deki bireysel başvuru dosya sayısını düşürmesi olanaksızdır.

3. SONUÇ

Gerek Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru hakkının ve ge-

rekse 3684 sayılı Yasa ile kurulan Komisyona yapılan başvuruların

iyi niyetli sonuçlar doğurması için, buralara başvurularını taşıyan in-

sanların hukuken tatmin olmaları gerekir. Bu sağlanamadığı taktirde,

açılmış olan bu iki yol bireylerin uğradıkları hukuki haksızlıklar ne-

deniyle AİHM’e gitme zamanlarını geciktirmekten ve hukuki haksız-

lığa uğramış kişiler nezdinde devlete ve hukuka karşı duyulan güveni

zedelemekten başka işe yaramayacaktır. Böyle bir sonuç ise, AİHM ve

uluslararası hukuki kurumlar nezdinde Türkiye’nin sicilini iyileştir-

mek yerine, tam tersine güven ilişkisini zedeleyeci sonuç doğuracak-

tır. Bu yönden, gerek Anayasa Mahkemesi’nin ve gerekse 3684 sayılı

Yasa ile kurulmuş olan Komisyonun bireylere hukuki tatmin sağlama

yönünde gerçek anlamda yansız ve evrensel hukuku kendilerini şiar

edinen bir çalışma ortaya koymaları yaşamsal önemdedir.