Background Image
Previous Page  293 / 485 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 293 / 485 Next Page
Page Background

Eşin Rızası

292

İkinci ihtimalde ise kefalet sözleşmesi müteselsil kefalete ilişkin

olmakla birlikte, eşin rızası açık bir şekilde adi kefalete ilişkindir. Bu

durumda ileri sürülebilecek ilk fikir, eşin rızası adi kefalete ilişkin

olduğuna göre, eşin rızası sağlanamamıştır ve kefalet sözleşmesi ge-

çersizdir yaklaşımıdır.

126

Ancak sözleşmelerin ayakta tutulması pren-

sibine daha uygun olacak çözüm yolu, eşin rızası adi kefalete ilişkin

olduğuna ve tarafların iradesinin birleştiği müteselsil kefalet -çoğun

içinde az da vardır ilkesi uyarınca- adi kefaleti de kapsadığına göre,

sözleşmenin adi kefalet olarak ayakta tutulmasıdır.

127

Eşin rızasının kapsamının aşıldığı bir diğer yaygın durum da ke-

falet sözleşmesinin azami miktarına ilişkin olabilir. Eğer kefalet sözleş-

mesinde, eşin rıza gösterdiği azami miktarın üstünde bir belirleme ya-

pılırsa; bir görüşe göre kısmi hükümsüzlük kuralı uygulanmaksızın,

sözleşmenin tümü kesin hükümsüz olur.

128

Ancak kısmi hükümsüzlük

kuralları çerçevesinde, sözleşmenin, eşin rıza gösterdiği miktara kadar

olan kısmıyla ayakta tutulması daha yerinde bir yaklaşım olacaktır.

TBK’nun 584/1. maddesinde, “...

bu rızanın sözleşmenin kurulmasın-

dan önce ya da en geç kurulması anında verilmiş olması şarttır.”

ifadesiyle,

eşin rızasının verilme zamanı da belirlenmiştir. Bu düzenlemeye kıya-

sen TBK’nun 584/2. maddesinde düzenlenen değişiklikler açısından

da en geç değişikliğin yapıldığı anda rızanın verilmiş olması gereke-

cektir. Görüldüğü gibi kefalet sözleşmesinin kurulmasından (veya ke-

filin sorumluluğunu artıracak şekilde değiştirilmesinden) sonra eşin

işleme icazet göstermesi, işlemi geçerli hale getirmeyecektir.

129

Bu ne-

denle eşin rızası alınmadan akdedilen kefalet sözleşmeleri askıda hü-

kümsüz değil; kesin hükümsüzdür.

zenlenme amacının ailenin korunması olduğundan hareketle, dar yorumlanması

gerektiğinin altını çizmekte ve eşin beyanından mutlaka müteselsil kefalete izin

verdiğinin anlaşılması gerektiğini belirtmektedir.

126

Gümüş, M. A.: Borçlar, s. 309; Özen, F., s. 182-183. Özen, eşin adi kefalet için rıza

vermesinin müteselsil kefaleti içeren bir sözleşme yapılmasına onay vermediği

için, kefil olan eşin müteselsil kefalete ilişkin iradesini de geçersiz kılacağını ve

sözleşmenin adi kefalet olarak da ayakta tutulamayacağını, tümüyle geçersiz ol-

ması gerektiğini belirtmektedir.

127

Aynı yönde bkz. Çevik, S. Ö., s. 124.

128

Gümüş, M. A.: Borçlar, s. 309.

129

Kırca, rıza kavramının hem izni hem de icazeti kapsadığı, oysa eşin kefalet sözleş-

mesine icazet vermesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle; rıza değil, izin terimi-

nin kullanılmasının daha yerinde olacağını belirtmiştir. Kırca, İ., s. 435.