Background Image
Previous Page  235 / 441 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 235 / 441 Next Page
Page Background

Türk Hukukunda Düzenleme Yetkisinin Tarihsel Gelişimi ve Niteliği

234

dırılması, özel olarak idarenin düzenlenme yetkisine özgülenmiş hü-

kümlerin yanında (A.Y. m.115 ve m.124)

zorlama bir yorum

görüntüsü

vermektedir. Zira bu halde Anayasada konuya ilişkin özel düzenleme-

lere yer verilmesinin sebebinin açıklanması da son derece zor olacaktır.

Bu bakımdan Türk hukukunda düzenleme yetkisinin dayana-

ğı, spesifik bir hüküm olmayıp, Anayasanın münferit hükümleridir.

Buna göre, Bakanlar Kurulu, bakanlar ile kamu kurum ve kuruluşları-

nın sahip olduğu türev düzenleme yetkisi, kaynağını Anayasa’nın 115

ve 124. maddelerinde bulmakta; Cumhurbaşkanı’nın istisnai olarak

sahip olduğu özerk düzenleme yetkisi ise Anayasa’nın 107. madde

hükmünde belirmektedir. Bunlara ek olarak, Türk hukukunda anaya-

sal bir dayanağı bulunmayan, ancak uygulamada örnekleri ile sıkça

karşılaşılan adsız düzenleyici işlemler kategorisi de yine varlığını sür-

dürmektedir

49

.

B. Kanunla Olan İlişkisi

Türk hukukunda, idarenin düzenleme yetkisini kullanabilme-

si için o alanın daha önceden kanunla düzenlenmiş olması gerektiği

kuralı konuya ilişkin araştırma ve tespitlerde sıkça karşımıza çıkmak-

tadır

50

. Gerek tüzük ve yönetmeliklerin kanunların uygulanmasını

göstermek üzere çıkarılacağını öngören Anayasa’nın 115 ve 124. mad-

49

Atay, a.g.e., s.72 : “Adsız düzenleyici işlemlerin, idarenin kural koyma yetkisi

bağlamında ortaya çıkardığı sorun, 1924 Anayasası’nda düzenlenen ‘nizamname’

ve 1961 ve 1982 Anayasalarında düzenlenen ‘tüzük ve yönetmelik’ olmak üzere,

belirli işlem türlerinin Anayasada yer alması karşısında, nizamname, tüzük ve

yönetmelik işlemlerin dışında kalan kural koyucu işlemlerin hukuki dayanağıdır.

Bu hukuki dayanak sorunu, idarenin kural koyma yetkisinin kaynağı sorusuna

verilecek yanıtla ilgilidir. Zira, idarenin kural koyma yetkisi, kural koyucu işlem-

lerin düzenlendiği Anayasal hükümlerden kaynaklanıyorsa, idarenin bu işlemler

dışında kural koyucu işlem yapma yetkisi söz konusu olmayacak, fakat somut

Anayasal hükümler, zaten mevcut kural koyma yetkisinin bir sonucu iseler, daya-

nak sorunu kalmayacaktır.’’

50

Güneş, a.g.e.s.147 : “Düzenleyici işlemler ile yasama işlemi arasındaki sınırlar(ı)

‘genel esaslar’ ‘temel hükümler’ gibi kategorilerde aramaya imkan yoktur. Belli

bir konuda temel hükümlerin de pek ala bir idari düzenlemede bulunması müm-

kündür. Yeter ki kanun idarenin yapabileceği işleri bir çerçeve teşkil edecek öl-

çüde göstermiş olsun. Mamafih bu çerçeve içinde yapılabilecek olan şeyler de,

belli bir anda mevcut kanunlar blokunun hükümlerine ve bu hükümlerin kanun

koyucu tarafından belirtilmiş bulunan bağlayıcılık derecesine bağlıdır. Çünkü

idare her halde kanunların içinde kalmaya mecburdur.’’ (Vurgular tarafımıza ait-

tir.) Ayrıca bkz. Lütfi Duran, “İdare Alanının Düzenlenmesinde Teşrii ve Tanzimi

Tasarrufların Sınırları’’, İÜHFM, C.XXX, Y.1964, S.1-2, s.466-492, s.473 vd.