Background Image
Previous Page  300 / 533 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 300 / 533 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (111)

Özen ÜLGEN

299

hukuk düzeninden ayıklanır ve böylelikle objektif hukuk düzeninin

korunması sağlanır. Bu durum bireylerin sübjektif haklarının ötesinde

sonuç doğurduğundan, yapılan yargılamanın objektif bir niteliği ol-

duğu kabul edilir.

4

Davanın objektif niteliğinin, yargıca resen hareket

etme olanağı tanımanın yanı sıra başvurucuların rolünü sınırlama gibi

bir sonucu da vardır. Bu çerçevede başta davanın objektif niteliği ol-

mak üzere anayasaya uygunluk denetiminin özelliklerinden kaynak-

lanan teorik sorunlar değerlendirildikten sonra Avrupa uygulamasın-

da dikkat çeken düzenleme ve uygulamalar incelenecektir.

a) Anayasa yargısında çelişme ilkesine yönelik teorik sorunlar

Çelişme ilkesinin uygulanabilmesi öncelikle iki farklı “taraf” ol-

masını gerektirir. Öğretide klasik görüş, davanın objektif niteliği ne-

deniyle anayasaya uygunluk denetiminde taraf kavramından söz edi-

lemeyeceğini kabul etmektedir.

5

Mahkemeyi harekete geçiren kişiler

taraf değil, başvurucudur. Başvurucular da, kendi sübjektif çıkarları

için değil, Anayasal düzeninin korunması amacıyla hareket eden birer

“savcı” konumundadır.

6

Başvurucuların sübjektif haklarının korun-

ması söz konusu olmadığı gibi, teknik anlamda bir karşı taraf da bu-

lunmamaktadır. Anayasaya uygunluk denetiminde tarafların olmadı-

ğı kabul edildiğinde ise, bunun doğal sonucu olarak çelişme ilkesi usul

güvenceleri arasında yer almamaktadır.

Anayasa yargısına teorik açıdan bakıldığında, dava konusunun bir

norm olması nedeniyle yargılama hukukundaki teknik anlamıyla taraf

kavramı söz konusu olmasa da, bir normun anayasaya uygun ya da

aykırı olduğu yönünde çelişen iki görüş olduğunun kabulü gerekir.

7

4

Tanör, 1969, ss.101-102; Azrak,1962 s.27; Kanadoğlu, 2006, s.112; Drago, 2002,

s.373; Hocaoğlu/Ocakçıoğlu, 1971, s.285.

5

Uyuşmazlığın objektif niteliği ile taraf kavramının bağdaşmadığı yönündeki bu

görüşün kaynağı idari yargıdaki iptal davalarıdır. İdari yargıda iptal davalarının

objektif niteliği üzerine bkz. Azrak, 1977,ss.145-155. Ancak, idari yargıda 20.yüz-

yıl başında değişmeye başlayan bu yaklaşım, Fransa’da ve Fransız idari yargı sis-

teminden oldukça etkilenen Türk öğretisinde büyük ölçüde yerini korumuştur.

İdari yargıdaki tüm gelişmelere rağmen, anayasaya uygunluk denetimi söz konu-

su olduğunda daha muhafazakâr bir tutum görülmektedir. Schmitt, 2007, s.728.

6

Drago, 1996, s.13.

7

Fransız öğretisinde, anayasaya uygunluk denetiminde taraf kavramını kabul et-

meyen Drago da, çelişme ilkesinin normun anayasaya uygun ya da aykırı olduğu