Background Image
Previous Page  302 / 533 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 302 / 533 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2014 (111)

Özen ÜLGEN

301

başlangıçta yapılan tanımda da vurgulandığı gibi, çelişme ilkesi, usul

hukukuna ilişkin bir güvence olarak tarafların menfaatlerinin savu-

nulmasına hizmet ettiği kadar, yargıçların muhakeme süreçlerini ko-

laylaştırma ve zenginleştirme işlevi de görür. Dolayısıyla, sadece bir

menfaat çatışması olduğu durumlarda çelişme ilkesinin bir teminat

olarak kabul edilmesi eksik kalacaktır.

11

Her yargılama usulünün kendi özelliklerinden kaynaklanan ne-

denlerle bazı farklılıklar oluşması, başka bir ifadeyle ilkenin o yargı-

lama usulünün özelliklerine uyarlanması olağan karşılanmalıdır. İptal

davası ile itiraz yolunun kendine has özellikleri dikkate alındığında,

çelişme ilkesinin diğer yargılama usullerinde uygulandığından daha

farklı uygulanması kaçınılmazdır. Bu noktada en önemli farklılığın ta-

rafların oluşumu ve rolünün sınırlanması doğrultusunda olduğu gö-

rülmektedir.

Anayasaya uygunluk denetiminin toplumun geniş kesimlerini et-

kileyen genel düzenleyici işlemler üzerinde yapılması nedeniyle ilgili

kişi sayısı bir hayli fazladır. Anayasa Mahkemesi kararlarının herkes

için bağlayıcı olduğu da dikkate alınırsa, Anayasa Mahkemesi önün-

deki başvurularda katılma taleplerinin bir hayli çok olacağı varsayıla-

bilir. Bu doğrultuda, herkesin görüş bildirme hakkı olması gerektiği

ileri

sürülebilirse de, belirli usul

hakların

ın

tanınmasında sınırlama

yapılması yargılamanın hızlandırılması ve usul ekonomisi

açısından

vazgeçilmezdir.

Anayasa Mahkemesine başvuru hakkının sınırları belirlenirken,

genel bir

actio popularis

hakkı tanınmaması da aslında Anayasa Mah-

kemelerinin yoğun iş yükü altında kalarak işlevsizleşmesinin önüne

geçilmesi amacı taşır. Dolayısıyla, sınırlı bir başvuru hakkı tanındıktan

sonra, yargılama sürecinde dosyayı işlemden etkilenen herkesin katılı-

mına açmak çelişkili bir yaklaşım olur ve sistemi işlemez hale getirme

riski taşır. Bu tür sakıncalı olasılıkların önüne geçilmesi için, anayasa-

ya uygunluk denetiminin işlevine uygun bir seçim yapılması zorunlu-

dur. Temel amaç, en geniş katılımla karşıt fikirlerin ortaya çıkmasını

sağlamak olmalıdır.

11

Schrameck, 1996, s.630.