

TBB Dergisi 2014 (111)
Tennur KOYUNCUOĞLU
511
‘’…Evlenip evlenmeyeceğimiz sorun değildi, yalnızca kiminle ev-
leneceğimiz sorundu. Aklı evlilik görüşüyle eğitilmişti. Evlilik görü-
şüyle bir piyanoya dokunuyordu, ama bir orkestraya katılmasına izin
yoktu; o kitabı okuyordu ama şu kitabı okumasına, güzelleşmesine ve
konuşmasına izin yoktu. Evlilik görüşüyle bedeni eğitilmişti; bir hiz-
metçi sağlanmıştı; sokaklar ona kapalıydı, kırlar ona kapalıydı; yalnız
kalmaya hakkı yoktu. Evlilik kendisine açık tek meslek idi Manzara
acayipti, çünkü kızlar kadar öğrenimli erkeğin durumu da pek deği-
şeceğe benzemiyordu. Sülünün sevda üzerine etkileyimi yalnız başına
bir kitap bölümü gerektirir.’’(büyük evlerde önceden seçilen ve çağrı-
lan kişilerden oluşan bir parti olurdu ve her zaman bir simge yer alırdı;
sülün! Çünkü av çekici olmalıydı).
P. Gılman da (s 61-62), evlilik ve ‘sekso- ekonomik ilişkinin’ sürek-
li bir araya getirildiğini, yasalarla saptandığını, din tarafından onayla-
nıp kutsallaştırıldığını, birikmiş duygularla sarıldığı’ tesbitini yapar.
Böylece ‘onu kusursuz, doğru, sevimli bulduğumuzu ‘vurgulayarak, ‘
paradoksal olarak geçici cinsel alış-verişi yanlış, ama yaşam boyu sü-
recek evlilik üzerinde pazarlığı doğru’ sayılmasının çelişkisine dikkat
çeker ve can alıcı soruyu şöyle sorar:
‘’Cinsel işlevlerin kullanılması yoluyla geçim sağlanmasına baş-
kaldırmak doğal bir içgüdüdür. O halde bunun evlilik yoluyla yap-
maktan nasıl hoşnut olunabilir?”
Feminist Kadın Hareketi evlilik kurumunu, toplumsal cinsiyet
üretiminin kaynağı olarak görmekte ve reddetmektedir. ‘Toplumsal
cinsiyet’, erkek egemen düzende kadınlığın nasıl kurgulandığını be-
lirten bir kavramdır
58
. Toplumsal cinsiyet kavramı içinde aile ve kadın
ayni şekilde yüceltilir. Aile de, kadın da doğal bir nesne gibi görülür
ve bu doğanın özellikleri kültürle yaratılır. Ailenin sürekliliği içinde
‘ebedi kadın miti’ yer alır. İkinci dalga Feminizm de kadının ikincil-
leştirilmesinin temelini aileye bağlar. Temsilcilerinden Julia Kristeva
bu dönemde (günümüzde de) hakim görüşün, ’ kadının yeri evidir
ve (kadının zamanı) yemek pişirip eviyle ilgilenme, çocuk doğurup
büyütme ile sınırlı kısırdöngüsel zamandır. Bu kısırdöngüsel zaman-
58
Ann Oakley ‘in Sex, Gender and Society adlı eserinde toplumun tahlili için kulla-
nılmıştır, bk. Aksu Bora, Kadınların Sınıfı, İletişim Yayınları, İstanbui, 2005, s 40.