

Anayasa Mahkemesinin Eylemli İçtüzük Kuralına İlişkin İçtihat Değişikliğinin Gerekçesi Üzerine
260
hükmün kurulmasına dayanak oluşturan ikinci paragraf, ilk paragrafı
yok sayarak, eylemli içtüzük kuralı uygulamasına son vermektedir.
Başka bir anlatımla AYM’nin iki paragrafta ileri sürdüğü düşüncele-
rin aynı hükmün gerekçesi olması mümkün değildir. Bu nedenle de
kararlar bu yönüyle çelişkilidir. Şimdi konunun daha iyi anlaşılması
için Anayasal çerçeve ile AYM içtihatları tarihsel sırada incelenecek ve
ardından verilen karar bu anayasal çerçeve ve içtihatlar bağlamında
değerlendirilecektir.
I. Tarihsel olarak Şekil Denetimi
Şekil denetiminden anlaşılması gereken şey AYM’nin denetimi
kapsamına giren düzenlemelerin (kanun, KHK ve TBMM İçtüzüğü)
Anayasa’da belirtilmiş olan kurallara uygun olarak yapılıp yapılmadı-
ğıdır.
1
Yukarıda belirtildiği gibi bu düzenlemelerin yapılma yöntemi-
ne ilişkin kurallar sadece Anayasa’da yer almaz. Anayasa, bu yöntemin
TBMM’nin kendi çıkaracağı İçtüzükte düzenleneceğini öngörmüştür.
Bu nedenle Teziç şekil yönünden denetimin
anayasa ve meclis içtüzü-
ğünde
öngörülen usul ve şekillere
2
uygun olarak yapılıp yapılmadığı
ile ilgili olarak dışa dönük (extrinséque) özellikte olduğunu belirtmek-
tedir.
3
Dolayısıyla kural olarak, çıkarılacak bir kanunun, Anayasa ve
İçtüzükte öngörülmüş olan yönteme göre çıkarılması zorunludur. Bu
yönteme uyulmadan çıkarılmış olan bir kanunun, esastan değil şekil-
den dolayı iptal edilebilmesi gerekir.
1
Sabuncu, 2005, s. 281
2
Teziç şekil ile usul arasında bir ayrım yapmaktadır. Buna göre, bir kanunun ya-
pılışında anayasa ve içtüzükte öngörülen kurallara uyulması bir usul sorunudur.
Kanunun yazılı bir metin halinde Resmi Gazete’de yayınlanması ise yalnızca şe-
kil sorunudur. Teziç bu nedenle şekil eksiklikleri ile usul bozukluklarını birbirin-
den ayırır. Usul bozuklukları kanunun iptaline neden olan sakatlıklardır. Oysa
şekil bozuklukları kanunun yok hükmünde olması sonucunu doğurur. Başka
bir anlatımla şekil eksikliği durumunda ortada bir kanun yoktur. Örneğin Res-
mi Gazete’de yayımlanmayan bir kanun şekil eksikliğine tabidir. Yine Meclisin
kabul ettiği metin Resmi Gazete’de yayınlanan metne uymuyorsa ortada bir şe-
kil eksikliği söz konusudur. Şekil eksiklikleri her makam ve mahkeme tarafından
saptanabilir. Buna karşı usul bozukluklarını saptama ve iptal etme yetkisi anayasa
yargısınındır (Teziç, 2001, s. 179-180). Bu ayrımın teorik bir temeli olsa bile, mah-
kemeler tarafından kullanılmadığını ve her iki bozukluğu kapsamak üzere şekil
bozukluğu kavramının kullanıldığını belirtmek gerekir. Bu nedenle bu makalede
şekil bozukluğu usul ve şeklin her ikisini de kapsayacak biçimde kullanılmıştır.
3
Teziç, 2001, s. 179-180