

TBB Dergisi 2014 (114)
Candan ALBAYRAK ZİNCİRLİOĞLU
17
ortaklarının, belli bir değiştirme ölçüsüne göre birleşilen ortaklıktan
pay almaları biçiminde gerçekleşmektedir.
15
Türk Ticaret Kanununun
“birleşme”
kenar başlıklı 136/I. maddesinde, bir şirketin diğerini dev-
ralması, teknik terimle
“devralma şeklinde birleşme”
veya yeni bir şirket
içinde bir araya gelmeleri, teknik terimle
“yeni kuruluş şeklinde birleş-
me”
, olmak üzere birleşmenin iki şekilde olabileceği belirtilmiştir.
Şirket birleşmeleri konusunda TTK.‘da külli halefiyet
16
ilkesi ge-
çerlidir. TTK. m. 136/f.4,
“Birleşmeyle, devralan şirket devrolunan şirketin
15
Mehmet Bahtiyar, Ortaklıklar Hukuku, 7. Bası, Beta Basım, İstanbul Haziran 2012,
s. 50; Hasan Pulaşlı, 6102 Sayılı Türk Ticaret Kanununa Göre Yeni Şirketler Huku-
ku Genel Esaslar, Adalet Yayınevi, Ankara 2012, s. 85; Bilgili/Demirkapı, Ticaret
Hukuku, s. 185; Fatih Bilgili/Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku Dersleri, 1. Bas-
kı, Dora Basım, Bursa 2013, s. 60; Fatih Bilgili/Ertan Demirkapı, Şirketler Hukuku,
9. Baskı, Dora Basım, Bursa 2013, s. 68.
16
Külli halefiyet, bir malvarlığını oluşturan bütün hak ve borçların, bir kül (bütün)
halinde tek bir hukuki işlemle bir kişiden bir başka kişiye geçmesidir. Külli hale-
fiyet ancak kanunda açıkça öngörülen hallerde geçerlidir (Mustafa Dural/Turgut
Öz, Miras Hukuku Dersleri, Filiz Kitabevi, İstanbul 2001, s. 14; Zahit İmre/Hasan
Erman, Miras Hukuku, Der Yayınları, İstanbul 2004, s. 10; Hasan Ayrancı, Sözleş-
melerin Yüklenilmesi (Devri), Yetkin Yayınları, Ankara 2003, s. 69-70; Alpagut,
İşyerinin Devri, s. 17; Güzel, s. 206). Külli halefiyet ilkesi, birleşmede malvarlığı
açısından süreklilik sağlamaktadır. Yani, birleşmeyle sona eren şirketin tüm mal-
varlığı (hakları ve borçları) hiçbir özel devir işlemlerine gerek kalmadan kendili-
ğinden devralan şirkete geçmektedir. Dolayısıyla külli halefiyet ilkesi, belirli bir
malvarlığını oluşturan tüm aktif ve pasif unsurların tabi oldukları devir koşul-
larına uyulmasına gerek kalmadan devri bir bütün olarak gerçekleştirmektedir.
TTK.’da külli halefiyetin uygulandığı alan birleşme ve bölünmelerdir (Pulaşlı, s.
86, 87, 147 dn. 301; Alpagut, İşyerinin Devri, s. 17-18, 67; Ayrancı, s. 70; Güzel, s.
206). Hukukumuzda külli halefiyet ancak kanunda açıkça öngörülen haller için
söz konusu olduğundan asıl olan cüz’i halefiyettir. Cüz’i halefiyet, malvarlığını
oluşturan hak ve borçların ayrı ayrı ve uygun devir işlemleri ile bir başkasına
geçirilmesidir. Bunun için taşınmazların, geçen lehine tapuya tescili, taşınırların
teslimi ve alacakların temliki gibi hukuki işlemlerin yapılması şarttır (Alpagut,
İşyerinin Devri, s. 17-18; İmre/Erman, s. 10; Dural/Öz, s. 14; Ayrancı, s. 70). Ör-
neğin, İş K. m. 6 ile düzenlenen işyerinin veya işyerinin bir bölümünün hukuki
işlemle bir başkasına devrinde, işyerinin malvarlığına dahil, maddi olan ve olma-
yan haklar, cüz’i halefiyet ilkesi gereği, kendiliğinden değil ancak uygun devir
işlemleri ile devralana geçmektedir (Alpagut, İşyerinin Devri, s. 18). İşyerini bir
kimseden devralan yeni işveren, cüz’i hak sahibi sıfatını almaktadır (Güzel, s. 206-
207). Külli halefiyet ile cüz’i halefiyet arasındaki farklar kısaca şöyle özetlenebilir:
Külli halefiyet, şekle tabi olmadan, kendiliğinden meydana gelir; cüz’i halefiyet
ise kanuni şekil şartına tabidir. Külli halefiyet, ancak kanunda öngörülen hallerde
geçerli olduğu için istisnadır; cüz’i halefiyet ise kuraldır. Külli halefiyetin gerçek-
leşmesinden sonra sözleşmeden ayrılan taraf ile sözleşmeye giren kişiler arasında
devam eden ilişkiler bulunmamaktadır. Yani sözleşmeden ayrılan taraf, sözleşme
ilişkisinden tam olarak ayrılmıştır; cüz’i halefiyette ise böyle bir zorunlu sebep
bulunmamaktadır (Ayrancı, s. 70-71).