

TBB Dergisi 2014 (114)
Saim ÜYE
365
edilebilir. İnceleme dilin gündelik kullanımına odaklanmalı, herhan-
gi bir temellendirme girişiminden uzak durarak, dili olduğu haliyle
almalı ve onun fiili kullanımını betimlemelidir. Bu yolla, dilin araçla-
rıyla büyülenmiş olan zihnin karşılaştığı yanlış anlama sorunları açı-
ğa çıkarılacak ve fark edilir hale gelecektir.
13
Wittgenstein’ın Augustinus eleştirisini paylaşan Hart, Augus-
tinus’u öncelikle, kavramların açıklanmasında farklılıkları benzerlik-
ler aleyhine ön plana çıkarmakla itham eder. Augustinus zaman kav-
ramıyla ilgili tartışmasında, kimse kendisine sormadığında zamanın
ne olduğunu bildiğini, ancak onu soran birine açıklamak istediğinde
bilmediğini söyler.
14
Bunu hukuk alanına uyarlayan Hart, deneyimli
hukukçuların bile hukukun ne olduğunu bilmelerine rağmen, hukuk-
la ve onun ilişkili olduğu diğer şeylerle ilgili birçok hususu tam ola-
rak anlayamadıklarını ve açıklayamadıklarını hissettiklerini belirtir.
15
Tıpkı bir noktadan diğerine seyahat eden birinin bunu nasıl yaptığını
başkasına açıklamak için bir haritaya ihtiyaç duyması gibi, burada da
başarılı bir açıklama için, açıklamak istediğimiz şeyin diğer şeylerden
farkını açıkça ortaya koyan bir yol göstericiye ihtiyaç duyarız. Kimi
zaman bir kelimeyle bile bu işi halledebiliriz. Muğlak bile olsa, böy-
le bir girişim açıklanamayan bir kelimeyi daha kolay anlaşılan başka
kelimelerle ilişkilendirir ve onun işaret etmek istediği şeyi, daha geniş
bir “şeyler ailesi (
genus
)” içine yerleştirir. Diğer yönüyle de, onun o aile
içindeki diğer şeylerden farklarını (
differentia
) ortaya koyar. O halde,
net bir tanım geliştirme kaygımız olmasa bile, ortak çekirdek unsurlar
sayesinde açıklanamayanı açıklanır hale getirebiliriz. Augustinus’un
eksikliği
genus
’u gereğince önemsememesidir.
16
Bir şey söylemenin bir şey yapmak anlamına geldiğinin anlaşıl-
ması da, Hart’a göre, dil felsefesinden edinilmiş bir kazanımdır. Di-
lin üstlendiği bir işlevin düşünürler tarafından genellikle görmezden
gelindiğine dair J. L. Austin’in geliştirdiği eleştiriyi Hart da paylaşır.
Bu işlev, belli ifadelerin, arka plandaki bazı sosyal konvansiyonlara
dayalı olarak, dünyayı betimlemekten ziyade onda belli değişiklikler
yaratmaya yönelik oluşlarıdır. Sözgelimi bir şey yapacağınıza dair bir
13
Wittgenstein, s. 67.
14
Augustine, s. 207.
15
Hart, 1997, s. 14.
16
Hart, 1997, s. 14-16.