

Bireysel Başvuru İncelemesinde Anayasaya Uygunluk Denetimi Sorunu ve İnsan Hakları ...
440
1- Seçim Barajında “Serbest Seçim Hakkı”nın İhlali Sorunu:
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine ek 1 nolu protokolde düzenle-
nen
“serbest seçim hakkı”nın varlık unsurları, “kanaatlerin özgürce
açıklanmasına elverişli ortamın varlığı”(I), “seçimin makul aralık-
larla yapılması”(II), “gizli oy”(II) ve “serbestlik”(IV)
ilkeleri olarak
belirlenmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, barajın oranını serbest seçim
hakkını ihlal eden müdahale olarak görmemiştir.
34
Türk Anayasa
27.12.2014 tarihinde sona erecek olan Meclis Soruşturma Komisyonunun gizlilik/
yayın yasağı kararı ile hak-ihlali oluşturduğu başvurusunun derhal gündeme
alınması ve dosya üzerindeki mahkeme işlemleri (komisyon, bölüm, Genel Kurul
işlemleri ve varsa karar taslağı), bu bağlamda ampirik bir veri oluşturulabilir.
34
AİHM Kararı.8.7.2008 t., 10226/03 sayılı Yumak ve Sadak Türkiye Kararı. Kararın
ilgili bölümleri şöyledir:
“… AİHM, Sözleşmeci Devletlerin, yasama organına ilişkin seçimlerde halkın öz-
gür iradesine başvurmak üzere ne tür oy kullanılacağının belirlenmesinde geniş
bir takdir payına sahip olduklarını tekrarlar. Bu bakımdan, 1 No.lu Protokol’ün 3.
maddesinde “halkın düşüncesinin özgürce açıklanmasını sağlayacak şartlar için-
de” “makul aralıklarla” ve “gizli oyla” düzenlenen “özgür” seçimlerin ötesinde
şart yoktur. Bu şartlara bağlı kalarak, nisbi temsil veya bir ya da iki turlu çoğun-
luk oylaması gibi “belirli bir sistemin getirilmesi zorunluluğu” yaratmamaktadır
(bkz. Mathieu-Mohin ve Clerfayt, § 54). Bu alana ilişkin kurallar, her iki devlete
özgü tarihi ve siyasi unsurlara bağlı olarak değişiklik göstermektedir. Avrupa
Konseyi’ne üye devletlerin seçim mevzuatları ile öngörülenlerin çeşitliliği muh-
temel olasılıkların ne kadar çok olduğunu göstermektedir. Protokol’ün 3. madde-
sinin uygulanması yönünden her bir seçim mevzuatı ilgili ülkenin siyasi gelişimi
ışığında değerlendirilmelidir, çünkü sistemlerin biri için kabul edilemeyecek özel-
likler, bir diğeri için, en azından seçilen sistem, “Meclis seçimlerinde halkın dü-
şüncesinin özgürce ifade edilmesini” temin eden koşulları sağladığı sürece, kabul
edilebilir olabilmelidir (bkz. Py/Fransa, no. 66289/01, § 46, AİHM 2005-I).
Türkiye’de % 10’luk baraj, hangi seçim bölgesinde bulunduklarına bakılmaksızın
tüm siyasi parti adaylarına fark gözetmeksizin uygulanan genel bir kuraldır. Se-
çim barajının uygulanmaya başlandığı 1983’den bu yana, çeşitli siyasi çizgilerde
yer alan birçok parti, barajı aşamamış ve Mecliste temsil edilmemiştir. 3 Kasım
2002 seçimleri bu duruma bir örnektir; yalnızca DEHAP değil, başvuranın par-
tisi ve birçok parti, özellikle (sırasıyla, kullanılan oyların %9.54, %8.36, %7.25 ve
%5.13’ünü alan) DYP, MHP, GP ve ANAP Mecliste sandalye elde edememiştir.
1991 ve 2007’de DEHAP ile aynı siyasi çizgide olan bir grup aday, farklı bir siya-
si partiden ya da bağımsız aday olarak Meclise girebilmiştir. Ayrıca Türk seçim
sistemi, birçok üye devletin seçim sistemi gibi, üniter devlet
esasına dayanmak-
tadır. Anayasa’nın 80. maddesine uygun olarak, Milletvekilleri “kendilerini seçen
bölgeleri ya da kişileri” değil, “bütün ulusu” temsil etmektedir; bu durum Türk
Devleti’nin üniter yapısından kaynaklanmaktadır. Her il, Mecliste en az bir Mil-
letvekili tarafından temsil edilmektedir. Kalan sandalyeler, şehirlerin nüfusuna
göre dağıtılmaktadır; bu nedenle tüm ülke temsil edilmektedir. Burada, ülkenin
anayasal yapısından kaynaklanan ve siyasi ve kurumsal kriterlere dayanarak
yasa koyucu tarafından yapılmış bir tercih sözkonusudur. Türk seçim sistemi, bu
haliyle, esasen bölgesel olarak yapılanmış partilere, ülkenin geri kalan kısmın-
da kazanılan oylardan bağımsız olarak Mecliste temsil imkanı sağlayan bir seçim