

TBB Dergisi 2015 (117)
Alparslan ŞİMŞEK
375
açısından incelenmesinde fayda vardır. Kurul›a göre, genel hukuk
prensipleri açısından adalete aykırı bir eylem yerine yasaklanmış
bir maddeyi (sonucu) cezalandıran yasal hüküm, suçlanan madde-
nin var olduğuna dair bir şüphe yoksa ve kuralın kapsamında ada-
lete aykırı davranış sonucunda meydana gelmişse kabul edilebilir.
Diğer deyişle, eğer yönetici birim bir eylem (yasaklı maddenin uy-
gulanması) yerine bir maddeyi (sonucu) cezalandırmayı tercih eder-
se (yasaklı maddeni mevcudiyeti), ikincisi ile birincisi arasındaki
sebep sonuç ilişkisi çok net ve tartışmasız olmalıdır
. Medeni hukukta
adalete aykırı davranış ile ortaya çıkan sonuç arasındaki sebep - sonuç ilişki-
sinin genel karinesi yoktur. Suçun ispatlanmasının gerekli olmadığı kusursuz
sorumluluk vakalarında dahi, birinci ile ikinci arasındaki sebep sonuç ilişkisi bu
yükümlüğe başvuran tarafça kanıtlanmalıdır. Kanuna aykırı eylem ile sonucu
arasındaki sebep sonuç ilişkisinin varlığı argümanları bu sonuca dayanan ta-
rafça kanıtlanmalıdır. Her ne kadar neden sonuç ilişkisi hukuksal bir konu olsa
da (ve olmalı) bazen hukuk bir olay ile sonucu arasındaki ilişkiyi belirlemek için
bilime dayanır. Eğer tıp bize bir sonucun (örneğin hastalık) sadece bir dış et-
menden dolayı kaynaklanabileceğini söylüyorsa, bu hastalığın kanıtı daha fazla
neden -sonuç ilişkisi bağı gerektirmez. Ancak eğer bu hastalık farklı nedenlerle
ortaya çıkabiliyorsa, o zaman o hastalığın dış etmenlerden kaynaklandığı ka-
nıtlanmalıdır. Bilimin herhangi bir şüphe bırakmadığı yerde adalete aykırı bir
eylemin sonucu cezalandırılabilir. Başlarda anti-doping kuralları da böyleydi
ancak son yıllarda, özellikle düşük konsantrasyonlu anabolik ajanların mevcu-
diyetinde, artık bilimsel karine kesin ve çürütülemez olarak görülmemektedir.
Kurul’a göre bir maddenin mevcudiyetini cezalandırmak ve neden mevcut ol-
duğunu tartışmamak artık meşru değildir. Bu vakaya uygulandığında, sporcu-
nun kati yükümlülüğü, ceza veren birimi sporcunun bir maddeyi dışarıdan uy-
guladığına dair suçu kanıtlamaktan muaf tutar, ancak aynı kural metabolitlerin
varlığının dışarıdan uygulama sonucu oluştuğunu kanıtlamaz. Kurul’a göre,
ITU kurallarının yorumlanması da bizi benzer sonuçlara götürmektedir. ITU
kuralları da “dışarıdan uygulama” bizzat kanıtlanmalıdır olarak yorumlanabi-
lir. Bu bağlamda, kusursuz sorumluluk kuralı ancak “tamamen net ve şüphe-
siz” durumlar
için uygulanmalıdır. Herhangi bir belirsizlik suçlanan
sporcunun lehine yorumlanmalıdır. Yukarıdakiler ışığında ve son
bilimsel gelişmelere dayalı olarak, Kurul,
kusursuz sorumluluk kuralı
yerine metabolitlerin mevcudiyetine sebep olan gerçek nedenin araştırılması
gerektiğini düşünmektedir. Ancak yasaklı maddenin uygulanması ile idrarda
metabolitlerin mevcudiyeti arasındaki bağı kimin kanıtlayacağı dikkate alınma-
lıdır. Bu bağlamda da hem hukuki hem de prensiplere dayalı mülahazat hesaba
katılmalıdır. Kurul’a göre, Genel hukuk kuralları kapsamında her bir tarafın