

Dopingle Mücadele Kural İhlali Halinde Kusursuz Sorumluluk ve İspat Külfeti
376
ispat yükümlülüğü vardır. “Gri bölge”nin oluştuğu ve bilme göre belirsizlik-
lerden kaynaklanan durumda, metabolitlerin
dış kaynaklı olduğu yargısı
sürdürülemez. Böyle bir karinenin yokluğunda ispat yükümlülüğü
eşit şekilde paylaşılır. Suç karinesinin ana konusu olan davalar ile
endojene üretilen maddelere bağlı davaları ayırmak doğru olacaktır. Bilindiği
üzere, bilime göre birden fazla sebebin aynı sonuca götürdüğü durumda, sebep
sonuç ilişkisini kimin kanıtlayacağı konusunda problemler çıkabilir. Gerçek ha-
yatta bir
çok vakada herhangi taraf bunu kanıtlayabilir. Bu yüzden
sebep sonuç ilişkisini kanıtlamak için alternatif yöntemler olmalı-
dır, örneğin, diğer sebeplerin elimine edilmesi gibi. Mevcut dava-
mızda, yasaklı maddenin mevcudiyetine götüren muhtemel paralel
sebepler olabileceğinden, Davacıdan
metabolitlerin
dış kaynaklı
nand-
rolon uygulamasından oluşmadığını kanıtlamasını beklemek gerçek dışı olur.
Ancak ceza veren birimin diğer bilimsel sebeplerin buna sebep olmayacağını
kanıtlamasını bekleyebiliriz. Örneğin, ilgili spor federasyonu sporcunun ekstra
yarışma dışı teste tabi olmasını talep edebilir, böylece elde edilen yeni bulgular
yasaklı maddenin sporcunun vücudu tarafından üretilip üretilmediğini ortaya
çıkarır. Kurul’a göre, “gri bölge” sınırlarında çıkan miktarlardaki yasaklı mad-
deler için ceza biriminin artık yasaklı maddenin kesin dış kaynaklı olduğuna
güvenmemesi ve varsayımını güçlendirecek ek belge sa
ğlaması gerekmekte-
dir.
Sporcu tarafından sağlanan daha düşük seviyede bir kanıtın “gri bölge”ye
giren vakalarda neden yeterli kabul edileceğine dair başka bir sebep de vardır.
Bu sebep, bir tarafta medeni hukuk ile diğer tarafta ceza ve disiplin işlemleri
arasındaki farkın dikkate alınmasıdır. Medeni hukukta ispat yükümlülüğü kesin
bir şekilde tanımlanmıştır ve dava gerekli kanıtı sağlamayan tarafın aleyhine
sonuçlanır. Bu, hem ispat yükümlülüğünün taraflara paylaştırıldığı durumlar
hem de yükümlülüğün bir taraftan diğerine aktarıldığı durumlar için doğru-
dur. Sporda doping gibi benzer prosedürlerin uygulanmasında ise, masumiyet
karinesi prensibinden dolayı, her iki tarafın eşit ispat yükümlülüğüne sahip
olmayacağı ve suçlayan tarafın iddialarını ispatlaması gerektiği, diğer tarafın
ise sadece şüphe sebeplerini ispatlamasının yeterli olduğu bir durum ortaya
çıkar
. Sporda doping ile etkin şekilde mücadele edilmesi ya da adil olmayan
rekabetin önlenmesi gibi önemli gereklilikler olmasına rağmen, bu gereklilikler
temel yasal ve prosedürel garantilerin (şüpheden sanığın faydalanması gibi)
önüne geçemez. Bir yandan bilimin şüpheye yer vermediği durumlarda kesin
kurallar koyulabilir ancak şüpheden sanığın faydalanması prensibi IOC Sağlık
Komisyonunun belgelerinin doğasına aykırı değildir.”
42
42
CAS, 98/222
(www.tas-cas.org, Erişim Tarihi:02.12.2013).