Previous Page  130 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 130 / 473 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (122)

Yusuf Ziya POLATER

129

II. SIR KAVRAMI VE KAPSAMI

Sır

” köken itibariyle Arapça’dan gelen bir sözcük olup, sözlük

anlamı; gizli tutulup açıklanmaması gereken, yani bilmek hakkı olan

kişiler dışında kalanların ulaşamadığı bilgiyi ifade etmektedir.

100

En

genel tanımıyla sırrı şöyle ifade edebiliriz; açıklanmasında sahibinin

sakınca gördüğü, başkaları tarafından bilinmeyen ve bilinmesi de is-

tenmeyen şeylerdir. Ayrıca bir hususun sır olabilmesi için bunun giz-

liliği ve başkaları tarafından öğrenilmemesi yönünde sahibinin bir ey-

lem ya da işleminin olması gerekmektedir. Tüm bu tanımlamalardan

da anlaşılacağı üzere “

sır kavramı

” özü itibariyle, saklanması gereken

bilgiyi ifade eder

101

. Bu anlamda sır kavramının genelde bir komplo

enstrümanı olarak düşünüldüğü rahatlıkla söylenebilir. Benzer şekil-

de sır kültürü genel olarak kötü yönetim, yetersizlik, yozlaşma ve yol-

suzluk kavramlarını çağrıştırmaktadır.

102

Oysa bilgi demokrasinin ok-

sijenidir. Kişiler toplumda olup-biteni bilmiyor ve yöneticilerin almış

oldukları kararlardan habersizseler toplum içinde anlamlı bir şekil-

de yer alamazlar. Ayrıca kötü yönetimler varlıklarını sürdürebilmek

için gizliliğe başvurmakla kalmazlar, varlıklarını sağlamlaştırmak

için savurganlık ve yozlaşmaya izin verirler. Nobel ödülü almış olan

Amartya Sen’e göre demokratik bir hükümetin yönetimde olduğu bir

ülkede gerçek anlamda fakirlik görülmez ve nispeten özgür bir basın

vardır.

103

Bu görüşün mefhum-u muhalifinden; bu iki özelliğin olama-

dığı bir ülke için şeffaflıktan bahsedemeyeceğimizi söyleyebiliriz.

Sır ve gizlilik, sansür kurumunun genişlemesini sağlayıcı bir

etki yapması bakımından dikkat çekicidir. Bu durumda basın, yayın

ve radyo, televizyon özgürlükleri işlevlerini yitirir. Haber verme ve

alma hakkı, sır ve gizlilik gerekçeleriyle gerektiği gibi yerine getiri-

lemez. Buna örnek olarak yakın geçmişte, 1960 ve 1980 askeri müda-

haleleri sonrası birçok hukuki düzenleme ve uygulamanın bulundu-

ğu bilinmektedir. Ancak, bu durum 1990 sonrası değiştirilen Basın

Kanunu’nda yapılan değişikliklerle kısmen de olsa telafi edilmiştir.

104

100

Çolak, s. 4.

101

Döner, s. 226-227.

102

Zengin, s. 55.

103

Akşener/Çakmakçı, s. 33.

104

İlker, s. 84.