Previous Page  169 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 169 / 473 Next Page
Page Background

Hapishane İdarelerinin Yetkileri ve Hapsedilen Haklarının Sınırı

168

Anayasaya aykırılık iddiasında birinci mahkeme açlık grevini “bir olay

ya da konuya yönelik isteklerini veya tepkilerini ortaya koymak ya da

baskı oluşturmak, kamuoyu ilgisini çekmek, hak aramak, isteklerini

kabul ettirmek için yapılan, demokratik toplum düzeninin gerekleri

içinde kalan bir temel hak ve özgürlük kullanımı” olarak tanımlamış

ve bu tanım dolayımıyla ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirerek

özgürlüğün sınırlandırılmasında ölçülülük ilkesinin aşıldığıni iddia

etmiştir. İkinci mahkemenin başvurusunda ise “

Açlık grevi yapmaktan

beklenen neticelerden birinin de bu pasif direniş ile protesto edilmek istenen

kişi veya aygıtın rahatsız edilmesi, kamuoyunu meşgul ederek gündem oluştu-

rulmak istenmesi olduğu, buna karşın ilgili kamu gücünün tahammül eşiğinin

demokratik hukuk devletlerinde olduğu gibi yüksek olması gerektiği”

ve ay-

rıca düzenlemenin hapsedilenlerle hapsedilmeyenler arasında farklı

düzenlemeyi gerektirecek bir haklı neden olmadığından eşitlik ilkesi

bakımından da Anayasa’ya aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Başvuru

kararında mahkeme insan onurunu meydana getiren temel hak ve öz-

gürlüklerden düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini mesnetsiz bir

genel kabulle sınırlamanın Anayasa’ya aykırı olduğunu iddia etmiştir.

Buna karşılık Anayasa Mahkemesi ret kararında “

ceza infaz kurumları-

nın, yapıları gereği hürriyetin sınırlandırıldığı ve Devletin kontrolü altında-

ki özel alanlar olması ve dolayısıyla Devletin hem bu kurumda bulunanların

güvenliklerini ve sağlıklarını koruma hem de disiplini tesis etme yükümlü-

lüğünün bulunması karşısında, hükümlülerin ve tutukluların da ceza infaz

kurumlarında diledikleri şekilde eylem yapma özgürlüğünün bulunmadığı

sonucu”na varmış ve başvuruyu reddetmiştir. Oysa ifade özgürlüğü-

nün cezalandırma amacıyla da olsa sınırlandırılmasında dış dünyaya

etkileri ile kamu düzenini etkileyecek nitelikte bir eylem olup olmadı-

ğı da değerlendirilmelidir.

Açlık grevini yaptırıma bağlayan bu hükmün anayasallığının sa-

dece ifade özgürlüğü açısından değerlendirilmesi de yeterli değildir.

Her ne kadar ifade özgürlüğü kullanımını içerse de açlık grevinin

kendisi bireyin kendi bedeni üzerindeki bir özgürlüğüne ilişkindir ve

isimsiz özgürlük kapsamında olan bu eylemin sınırlıkları konusunda-

ki tartışmanın da yapılması gerekir. Kişinin yemek yememe yönün-

deki kararı özellikle sigara içme yasaklarında gündeme gelen isimsiz

özgürlüklerinden biri olarak değerlendirilmelidir. Duran’ın “düzen-