Previous Page  187 / 473 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 187 / 473 Next Page
Page Background

Hapishane İdarelerinin Yetkileri ve Hapsedilen Haklarının Sınırı

186

dirilmiş; beyin tümöründen iki defa ameliyat olup hastalığı nükseden

Erdal Önder başvurusu

137

ise başvurucu yaşam hakkına dayanmış

olmasına karşın kötü muamele yasağı (AİHS 3, AY 17. md.) bakımın-

dan incelenmiştir. (par. 18) Birbirine pek çok açıdan benzeyen bu iki

başvuru arasında Mahkemenin yaklaşımındaki bir diğer fark ise iki

başvurucu da Mahkemeden yeniden uzman heyet raporu talep etmiş,

Hilmioğlu davasında bu talep kabul edilerek başvurucu muayene edi-

lerek yeni bir rapor alınmasına (par. 4) ve rapor sonrasında tedbiren

tahliyeye karar verilmişken çok benzer durumda olan ve aynı talepleri

içeren Önder başvurusunda rapor alınmasına karar verilmediği gibi

tedbiren tahliyeye de karar verilmemiştir. Hatta Önder kararının dik-

kat çekici bir diğer yanı da kararda başvurucunun bu yönde bir rapor

sunmamasının gerekçede kullanılmasıdır. Mahkemeye göre (par.36)

“… Başvurucunun rahatsızlığının geri dönülmez bir noktaya ulaştığı

yönünde bir tespit bulunmamaktadır. Diğer taraftan başvurucu, ceza-

evinde sağlık şartlarının hastalığına nasıl etki ettiğine dair herhangi

bir rapor sunmadığı gibi buna ilişkin cezaevi idaresine yaptığı her-

hangi bir başvuru da bulunmamaktadır… Aksine cezaevi şartlarında

tedavisinin mümkün olup olmadığına ilişin Mahkememiz tarafından

rapor aldırılmasını talep etmektedir”. Oysa söz konusu başvuruda

başvurucu hastalığının nüksetmesi nedeniyle başağrısı, kusma gibi şi-

kayetleri sürekli yaşadığını ve ameliyat olması gerektiğini belirtmiştir.

Mahkemenin bu iki başvuruda bu kadar farklı yaklaşım geliştirmesi

ve bunun gerekçelendirilmemesi tıpkı itiraz ve iptal başvurularında

olduğu gibi bireysel başvurularda da sorun olabilecektir.

Mahkemenin ikinci kararındaki yaklaşımı iki açıdan sorunludur:

Kötü muamele kişi hapishanede kaldığı takdirde ölecek olması duru-

munda gerçekleşmeyeceği gibi ihlal kararı mutlaka hapsedilenin tahli-

ye edilmesi gereği anlamına gelmeyebilecek, ihlale yol açan koşulların

değiştirilmesiyle de giderilebilecektir. İkinci olarak, kişinin durumu-

nun bu tür bir ihlale yol açıp açmadığı konusunda rapor talebine kar-

şılık başvuranın kendisinin bu tür bir rapor getirmesini beklemek

mümkün değildir. İspat yükümlülüğü bakımından hapsedilenlerin

pek çok olanaktan yoksun olduğu ve devletin denetim ve gözetiminde

yaşadıkları dikkate alınmalıdır. Mahkeme kararında isabetli biçimde

137

AYM, İkinci Bölüm, 2014/4777, 22.1.2015.