

TBB Dergisi 2016 (122)
Semih Batur KAYA
23
Öte yandan bu durumun özellikle iki yönden önem kazandığı
söylenebilir. İlk olarak, bireyin anlam dünyasını oluşturan ve şekillen-
diren düşünsel ve duygusal devinim politik alana taşınabilir ve böy-
lece politik alan ile politik alanın dışında olan alan arasında bir tür
iletişim kanalı açılmış olunur. Bu yolla sosyal hayatta gelişen düşünsel
ve duygusal hareketlilik siyasal alanda gerçeklik kazanabilir. İkinci
olarak, bu şekilde meşruiyetini bulan yönetim sistemi, bireyin varo-
luşu ile insan hak ve özgürlüklerinin çoğulcu demokratik bir ortamda
birleşimi sonucunda gelişen hukuk devleti süreklilik ve olumlu anlam
kazanacaktır.
Bununla birlikte çoğulcu demokrasi anlayışının hukuk ve politik
alanın kesişiminde yer alan sosyolojik işlevinden de söz etmek gerekir.
Sanayi İnkılabı, Reform ve Rönesans ile gelişen modernleşme akımı
rasyonel aklı öne öngörerek birey olgusunu ortaya çıkarmış ve orta-
ya çıkan bireyi mümkün olduğunca meta ötesi alandan soyutlamaya
çalışmıştır. Önceki zamanlardan farklı bir iktidar ilişkisine tabi tutu-
lan birey yeni düzende gerek siyasal ve sosyal gerek hukuksal yönden
statü değişikliğine uğramıştır. Böyle bir ortamda sahip olduğu değer
yargılarına yabancılaşan birey özellikle modern sonrası zamanların
ilişki karmaşasında yalnızlaşmıştır. Anayasacılık ve hukuk devleti dü-
şüncesi ile tasarlanan yeni siyasal sistemde birey bir yandan hak ve
özgürlükler elde etmiş fakat diğer yandan otoriter, totaliter ve türevi
faşist ideolojilere kapılma tehlikesi ile karşı karşıya kalmıştır. İşte bura-
da çoğulcu demokrasinin varlık ve uygulama bulduğu bir siyasal me-
kanizma ancak bu tür tehlikeleri bertaraf edebilir. Zira Mardin’in de
belirttiği gibi modern demokrasinin, bireyi “kütle adamı”
33
olmaktan
kurtarması gerekir. O halde bireyin toplumsal alandaki rolü ve etki
gücü arttırılmalıdır. Dolayısıyla böylesine bir boşlukta kalan ve “kütle
kompleksleri” içerisinde yaşayan bireye “birkaç senede bir oy sandığı-
33
Modern dünyada, sanayileşme, nüfus artışı ve benzeri değişkenler neticesinde
geleneksel toplum yapılarının erimesi ile birlikte “kütle adamı” ortaya çıkmış-
tır. Toplumsal hayatta beliren bu “tip” eskiden bağlı olduğu aile, kabile, cemaat
gibi toplumsal yapıların kişi için sağladığı güven ve bağlanmadan yoksundur.
İşte “kütle adamı” bu yoksunluğu gidermek istediği zaman ise kendisini birey
olmanın aksine kütlenin bir parçası olarak bulduğu sendika veya siyasi parti gibi
oluşumlar ile karşı karşıya bulmaktadır. Fakat bu haldeki “kütle adamı” samimi-
yeti sahte olan demagoglara veya sembollere bağlı olarak gelişen faşizan rejimlere
kolay bir şekilde tabi olabilmektedir. “Kütle adamı” için bkz. Şerif Mardin, , Türk
Modernleşmesi, İletişim Yayınları, b. 20, İstanbul 2011, s. 330.