Previous Page  110 / 393 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 110 / 393 Next Page
Page Background

TBB Dergisi 2016 (126)

Haluk TOROSLU

109

ve bilinçli taksir her ne kadar birbirlerine yakın kavramlar olsalar da,

bilinçli taksir kastın bu türünden de ayrılır. Aralarındaki benzerlik

her iki durumda da failin gerçekleşmesi mümkün olan neticenin ön-

görüsüne sahip bulunmasıdır. Buna karşın iki kavramı birbirinden

ayıran husus, olası kasıtta failin neticenin gerçekleşme ihtimalini bir

risk olarak kabul etmesi, bilinçli taksirde ise neticenin gerçekleşmesi

istenmediği için bu riskin reddedilmesidir. Başka bir ifadeyle, muhte-

mel zararlı neticenin öngörüsü, bu ihtimalin somutlaşması ve gerçeğe

dönüşmesine dair riskin kabulüyle bir araya geldiğinde olası kast söz

konusu olacaktır; burada gerçekleşme riski bulunan netice, davranı-

şın öngörülen ve muhtemel bir sonucu olarak fail tarafından kabul

edilmiştir. Bu durum neticenin istendiği anlamına gelir. Söz konusu

psikolojik durum, zararlı neticeyi öngörmesine rağmen engellemek

isteyen ve meydana gelebilecek bir sonuç olarak değerlendirmeyen

kişinin durumundan tamamen farklıdır. Zira ikinci durumda netice,

gerçekleşmeyeceğine dair kesin bir inanca sahip olan failin iradesi dı-

şında ortaya çıkmaktadır.

36

Bu doğrultuda Yargıtay bir kararında, bankadaki temizlik görevli-

siyle şakalaştığı esnada silahını alnına dayayan güvenlik görevlisinin,

temizlik görevlisinin ölümüne yol açtığı olayda, tetiğin iradi olarak

çekildiğini gösteren kesin ve inandırıcı delillerin bulunmaması sebe-

Emin Artuk-Ali Rıza Çınar, “Yeni Bir Ceza Kanunu Arayışı ve Adalet Alt Komis-

yonu Tasarısı Üzerine Düşünceler”, Türk Ceza Kanunu Reformu, İkinci Kitap,

TBB Yayını, Ankara, 2004, s. 75.

36

Ramacci, s. 365; Nappi, s. 430; Artuk-Gökçen-Yenidünya, s. 356; Muhtemel kastı

bilinçli taksirden yapısal olarak ayırabilmek için çeşitli teoriler ortaya atılmıştır.

Söz konusu teorileri iki grupta incelemek mümkündür. Şöyle ki; kastın zihinde

ortaya çıkış ve neticenin zihinde canlandırılması sürecine önem atfeden imkân

teorisine göre, süje fiilin somut gerçekleşme imkânını zihninde canlandırıp buna

rağmen hareketini sürdürdüğünde olası kast söz konusudur. Rıza teorisine göre

ise, kastın isteme yönü daha önemlidir ve olası kast ancak süjenin mümkün olarak

öngördüğü sonucun gerçekleşmesini içsel olarak onayladığında söz konusu olur.

Bkz. Romano, s. 410 vd; Centel-Zafer-Çakmut, s. 369; Hakeri, s. 265; Özbek ve

diğerleri, s. 461; Koca-Üzülmez, s. 211; Hakan Karakehya, İradilik Unsuru Bağla-

mında Ceza Hukukunda Kast, Savaş Yayınevi, Ankara 2010, s. 121 vd.; Bir başka

anlayışa göre, bilinçli taksir aslında kastın bilme ve isteme olmak üzere iki unsu-

runun olduğu yönündeki klasik suç teorisinin etkisiyle ortaya atılmış bir kavram-

dır. Halbuki, kanımızca irade, kastın bir unsuru değildir. Kast bir suçun bütün

maddi unsurlarının somut olayda gerçekleştiğinin bilincinde olmayı ifade etmek-

tedir. Bu nedenle bilinçli taksirle bağlantılı olarak verilen bütün örnek olaylarda

aslında olası kast mevcuttur. Bkz. Özgenç, s. 271; Özbek ve diğerleri, s. 462.