Previous Page  122 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 122 / 405 Next Page
Page Background

121

TBB Dergisi 2017 (131)

Hasan DURSUN

“toprakbentlik” (servaj), çağcıl zamanlarda da “ücretliliğin” (salariat)

geçtiğini, bunların, uygarlığın üç büyük çağını belirleyen üç büyük

“kölelik” (servitude) biçimi olduğunu, köleliğin önce açık, sonra da az

gizli bir şekilde uygarlığın bütün devirlerinde varlığını sürdüreceğini

ifade etmektedir.

16

Engels, uygarlığın kendisiyle birlikte başladığı ticari üretim aşa-

masının, iktisadi bakımdan; a) paranın ve parayla birlikte para, serma-

ye, faiz ve tefeciliğin b) üreticiler arasında aracı sınıf olarak tüccarların

c) özel toprak mülkiyeti ve ipoteğin d) üretimin egemen biçimi olarak

köle çalışmasının sahneye girişiyle belirleneceğini ifade etmektedir.

Yazar, uygar toplumun özetinin, bütün tipik dönemler içinde yalnızca

egemen sınıfın devleti olan ve her zaman her şeyden önce ezilen sö-

mürülen sınıfı “bağımlılık” (sujétion) içinde tutmaya yönelik bir aygıt

olarak kalan devlet olduğunu savlamaktadır.

17

16

Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s. 205.

17

Engels, Ailenin Özel Mülkiyetin ve Devletin Kökeni, s. 205-206.

Engels’in devle-

tin egemen veya kapitalist sınıfın bir aracı olduğu şeklindeki görüşü, Amerikalı

Marksist Huberman tarafından daha açık ve basit bir şekilde ortaya konulmuştur.

Huberman, kapitalist düzende iktisaden egemen olan sınıfın, bir başka deyişle,

üretim araçlarına sahip olan sınıfın, siyasal olarak da egemen olduğunu, yasaları

yapanlar ile yasaların çıkarları için yapıldığı adamlar arasındaki bağın oldukça

sıkı olduğunu bu durumun devlet ile egemen sınıf arasındaki ilişkiyi açıkça ortaya

koyduğunu ifade etmektedir. Yazar, Birleşik Devletlerde demokratlar ile cumhu-

riyetçiler arasında temelde bir fakın bulunmadığını, farkın ayrıntılarda olduğunu,

işçiler için demokrat X ya da cumhuriyetçi Y arasında bir seçim yapmanın, kapi-

talist sınıfın hangi özel temsilcisinin, Kongrede, kapitalist sınıfın yararına yasalar

yapacağı konusunda bir seçim yapma özgürlüğünden başka bir şey olmadığını

belirtmektedir. Yazar, Başkan WoodrowWilson’un 1913 yılında yazdığı bir kitap-

ta Birleşik Devletlerin efendileri, ülkenin kapitalistleri ve imalatçılıklarıdır diye-

rek bu gerçeği açık bir biçimde ortaya koyduğunu ifade etmektedir. Huberman;

devletin kapitalistleri sınırlandırmak ve gücünü düzenlemek için çıkardığı yasa-

ların da göstermelik olduğunu ve zorunluluktan kaynaklandığını savunmakta-

dır. Daha somut bir deyişle yazar, devletin, ancak zorlandığı takdirde, mülksüzler

adına mülk sahiplerine karşı harekete geçeceğini, şu ya da bu çatışma noktasında

boyun eğmek zorunda kalacağını, zira işçi sınıfından gelen baskının büyüklüğüne

ödün vermek zorunda kalınacağını, aksi takdirde “yasa ve düzen” tehlikeye gir-

diği gibi egemen sınıf açısından oldukça tehlikeli olan “devrim”in bile olabileceği

görüşünü taşımaktadırlar. Bununla birlikte yazar, böyle durumlarda kazanılan

bütün ödünlerin mevcut mülkiyet ilişkilerinin sınırları içerisinde olduğunu, ka-

pitalist dizgenin ana çerçevesinin hiç dokunulmadan öyle kalacağını, ödünlerin

hep bu çerçeve içiresinde verildiğini, egemen sınıfın ereğinin, bütünü kurtarmak

için bir noktada boyun eğmek olduğunu ifade etmektedirler. Marksistler, dev-

letin, bir sınıfın öteki sınıf üzerinde egemenliğini kurmak ve sürdürmek için bir

araç olduğuna göre, ezilen çoğunluk için gerçek özgürlüğün var olamayacağını,

duruma ve koşullara uygun olarak şu ya da bu derecede bir özgürlük verilse de