Previous Page  128 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 128 / 405 Next Page
Page Background

127

TBB Dergisi 2017 (131)

Hasan DURSUN

araçlarla sömürmek üzere nöbetleşen iki büyük “vurguncu” (spekü-

latör) politikacılar çetesinin

26

bulunduğunu ifade etmektedir.

27

Yazar,

Amerikan ulusunun, sözüm ona onun hizmetinde olduklarını söyle-

yen ama gerçeklikte ona egemen olup onu soyan bu iki büyük politi-

kacılar karteli karşısında güçsüz olduklarını belirtmektedir.

28

Marksistlerin devlet hakkındaki görüşlerini özetlemek gerekir-

se, devlet, egemen veya kapitalist sınıfın lehine hizmet gören bir araç

veya teşkilattır.

29

Bu araç veya teşkilatla egemen sınıf yoksul sınıfı zor-

lamakta ve onun üzerinde zor kullanmaktadır. Kısacası devlet, sınıflar

arasındaki ekonomik ilişkinin ifadesi olup ekonomik ilişkilerden do-

ğan fiili duruma resmi ve hukuki bir nitelik vermektedir. Bu bağlam-

da hükümet veya İdare egemen sınıfın zorlamasına

30

hizmet eden bir

“komite” niteliğini taşımakta olup onun kamu hizmeti görmek gibi bir

işlevi ve ereği bulunmamaktadır.

31

26

Engels, çete olarak Cumhuriyetçi ve demokratları kastetmektedir.

27

Engels’in savunduğu bu görüş yaklaşık 100 yıl sonra Amerikalı Marksist Huber-

man tarafından da doğrulanmıştır. Huberman,

Birleşik Devletlerde hangi parti-

den başkan seçilirse seçilsin vurgun düzeninin sürdüğünü belirtmektedir. Yazar,

ayrıca, Başkan Roosevelt yönetimi sırasında işçi sınıfı tarafından epeyce fazla

sayıda elde edilen bütün kazanımların, üretim araçları üzerindeki özel mülkiyet

dizgesini değiştirmediğini, bir başka deyişle, söz konusu kazanımların bir sınıfın

başka bir sınıf tarafından devrilmesini sağlamadığını, Başkan Roosevelt öldüğü

zaman işçi ve işverenlerin eski yerlerinde bulunduklarını belirtmektedir. Bkz. Hu-

berman, s.28.

28

Bkz. Engels’in Önsözü in Marx, Fransa’da İç Savaş, s. 19-20.

29

Bu gerçek özellikle emperyalist uluslar bakımından çıplak bir gerçek olarak ken-

disini hissettirmektedir. Bütün emperyalist ulusların olduğu gibi örneğin Ame-

rika Birleşik Devletlerinde de özel yatırımlardan gelen bütün paylar, ilgili mali

gruplara gitmiş, ancak hükümet politikası, parası ve gücü, bunların özel çıkarları-

nı sağlamak, korumak ve geliştirmek için harcanmıştır. Nitekim Birleşik Devletler

Başkanı Taft, tekelci kapitalizmin gerekleri ile hükümet politikası arasındaki bağ

konusunda açık yüreklilikle; “Dış politikamızın hak ve adaletin düz yolundan kıl

payı saptırılmaması gerekmekle birlikte, bu politika, emtiamız ve kapitalist fır-

satlarımız için kârlı yatırımlar sağlamak üzere etkin müdahaleyi de içerek hale

pekâlâ getirilebilir.” olduğunu söylemiştir. Bkz. Huberman, s. 24-25.

30

Daha açık bir deyişle Marx, devletin egemen sınıfın bir zorlama örgütünden ibaret

olduğunu, her dönemde, üretim usullerinin belirli biçim ve gelişimi derecesinden

ekonomik ilişkilerin doğacağını, bu ilişkilerden ekonomik bakımından güçlü olan

zengin sınıf ile iktisadi olarak zayıf ve yoksul olan ekonomik sınıfların doğacağını,

söz konusu iki sınıf arasındaki ilişkinin öncelikle bir iktisadi ilişki olduğunu, daha

açık bir deyişle, bir toplumun üretim usulleri bakımından belirli bir ekonomik

gelişim aşamasında bulunmasının sonucu olduğunu ifade etmektedir. Bkz. S. M.

Arsal, Hukuk Felsefesi Tarihi, Hukuk Fakültesi Talebe Cemiyeti Yayını No. 15,

İstanbul 1945, s. 297.

31

Krş. Arsal, s. 297-298. Marksistler devletin bu niteliğinden dolayı ondan nefret et-