Previous Page  166 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 166 / 405 Next Page
Page Background

165

TBB Dergisi 2017 (131)

Hasan DURSUN

da gece yarısı yasaları denilen yasama oturumunun son bir iki haftası-

na sıkıştırma yönündeki uygulamayı anımsamak gerekir.

108

Günümüzde yasama organının yürütme veya idare üzerindeki

denetim işlevinin yerine getirilmesinde de yasama organı aleyhine

zayıflıklar bulunmaktadır. Bu bağlamda meclisin denetim, inceleme,

araştırma, eleştiri, önerme, tavsiye yetkileri hemen tüm demokrasi-

lerde katı bir biçimde sınırlanmış ve budanmıştır. Yine parlamento-

nun idari sorumluluğunun, hukuken ve özellikle fiilen yürütme erki-

nin doruklarına doğru yoğun bir biçimde yer değiştirmesi, meclisin

idare üzerindeki yetkilerinin sonul olarak kısıtlanmasına, hükümetin

parlamento karşısında özerkleşmesine ve idarenin ulusal temsiliyet-

ten uzaklaşmasına yol açmıştır. Bundan da öte muhalefet özellikle de

Majestelerinin muhalefeti rolüyle yetinmediğinde ilk darbeye maruz

kalsa da yetkilerdeki söz konusu sınırlamalar çoğunluk milletvekille-

rini de aynı biçimde etkilemiş, onlar da hükümetin “kurşun askeri”

(foot-soldiers) ve “oy verme makinesi” (voting-fodder) konumlarına

indirgenmişlerdir.

109

Yine meclis komisyonlarının oluşum ve çalışma

genel olarak denetim işlevinde olduğu gibi özgürlüklere ilişkin konu-

larda da etkili olmaktan uzak kalmıştır.

110

Tekelci kapitalizmin icra organının gücünün artırılması yönün-

deki eğilimi Türk idare hukukunu da etkilemekten geri kalmamıştır.

Nitekim bu eğilime uygun olarak devleti kapitalist veya zengin sınıfın

emrinde bir araç olarak kabul eden 12 Eylül Cuntası 1982 Anayasası’na

koyduğu hükümlerle devlet yapısı içerisinde yürütme organını güç-

lendirmiştir. Bundan da öte devlet otoritesinin genel zaafının yanı sıra,

1961 Anayasası’nın yürütme organına yeterince güç vermediği görüşü

de zamanın cunta başı Orgeneral Kenan Evren’in Anayasası tanıtma

konuşmalarında da sık sık ifade edilmiştir. Örneğin Evren bir konuş-

masında, “Devletin ve günlük hayatın bütün yükünü sırtında taşıyan

yürütmenin, arz ettiği bütün hayati ehemmiyete rağmen, arka plana

itilmiş ve işlemez hale gelmiş olması, 1961 Anayasası’nın belki de en

büyük ve tashih kabul etmez zaafını teşkil etmiştir. Yürütme, o anla-

yış ve hukuki durum içinde kaldıkça ve bırakıldıkça, Devlet bir ayağı

108

Kaboğlu, s. 83-84 ve dn.1.

109

Poulantzas, s. 222.

110

Kaboğlu, s. 84.