Previous Page  162 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 162 / 405 Next Page
Page Background

161

TBB Dergisi 2017 (131)

Hasan DURSUN

ifade etmektedir. Yazar, ayrıca, devlet yaşamının türlü siyasal güçle-

rin, daha açık bir deyişle, sınıfların, partilerin, her türlü grubun müca-

delesinden oluşacağını, devlet düzeneğinin gerçek kaynaklarının da

burada gizli olduğunu, hukuksal kurama bu hususun da anlaşılmaz

geldiğini belirtmektedir. Pašukanis, hukukçunun olaylara uyum sağ-

lamak konusunda az çok bir esneklik ve yetenek gösterebileceğini, ör-

neğin, yazılı hukukun yanı sıra devlet uygulamasında doğmuş yazılı

olmayan kuralları da hesaba katabileceğini, ancak bu durumun onun

gerçeklik karşısındaki genel tavrında hiçbir değişiklik yapmayacağını

ifade etmektedir. Yazar, hukuksal doğru ile tarihsel ve toplum bilimsel

araştırmanın amacı olan doğru arasında bir uyumsuzluk olmasının ka-

çınılmaz olduğunu, bu durumun yalnızca toplumsal yaşamın donmuş

hukuksal biçimleri bir kenara iten devingenliğinden ve bu nedenle

hukukçunun çözümlemelerinde hep biraz geriden gelmeye mahkûm

olmasından kaynaklanmadığını, zira eğer hukukçu, değerlendirmele-

rinde olaylarla “günü gününe” (a jour) olsa bile değerlendirmelerini

toplumbilimcilerden farklı yapacağını ifade etmektedir.

101

Pašukanis, salt hukukçunun, önemli toplumsal olguları ve bu ara-

da yürütmenin güçlendirilmesi olgusunun bilincine varamayacağını

örtük olarak benimsemektedir. Yazar, hukukçunun hukukçu olarak

kaldığı sürece, tüm diğer bireysel veya toplumsal güçlere karşıt özerk

bir güç olarak devlet kavramından hareket edeceğini, tarihsel ve siya-

sal bakış açısına göre etkili bir sınıf örgütlenmesinin veya bir partinin

kararlarının, meclisin ya da başka bir devlet kurumunun kararları ka-

dar hatta bazen onlardan da önemli hale geleceğini, ancak hukuksal

bakış açısının bu tip olguları sanki yokmuş gibi kabul ettiğini savun-

maktadır. Yazar, hâlbuki hukuksal bakış açısı bir yana bırakılırsa, par-

lamentonun her kararında sadece devletin bir işleminin değil, fakat

bencil bireysel, sınıfsal veya herhangi bir diğer gruba ait amaçlarla

hareket eden belirli bir grup veya hizip tarafından alınmış bir kararın

da fark edilebileceğini belirtmektedir. Pašukanis, kuralcılığın en aşırı

kuramcısı olan Kelsen’in bu noktadan kalkarak devletin ancak düşün-

cenin bir nesnesi olarak, kural ve yükümlerin kapalı bir sistemi olarak

var olduğu sonucuna vardığını, kamu hukuku kuramının konusunun

bu soyut halinin hukuk uygulayıcılarını korkutmuş olduğunu, ger-

101

Pašukanis, s. 151-152.