Previous Page  204 / 405 Next Page
Information
Show Menu
Previous Page 204 / 405 Next Page
Page Background

203

TBB Dergisi 2017 (131)

Müzeyyen EROĞLU DURKAL

bulunmaktadır. Ülkemizdeki enflasyon olgusu, taleple bağlı olma ilke-

si ve davaların uzun sürmesi bir arada düşünüldüğünde, manevi taz-

minata faiz yürütülmesinin zorunluluğu daha da iyi anlaşılacaktır.

53

Sonuç olarak, manevi zararların parayla ölçülüp değerlendirilmesi zor

olmakla birlikte bir o kadar da kaçınılmazdır. Bu nedenle hükmedilen

manevi tazminata idareye başvuru tarihinden itibaren faiz işletilmesi-

nin hakkaniyete ve adalete uygun düşeceği kanaatindeyiz.

V. MANEVİ TAZMİNAT MİKTARININ DÜŞÜKLÜĞÜ

Ülkemizde manevi tazminat miktarları oldukça düşüktür. Bu so-

runun temelinde, yargı kararlarında sürekli vurgu yapılan, manevi

tazminatın “zenginleşme aracı olmaması” ve “felaketi özlenir hale ge-

tirmeme” ilkeleri yer almaktadır.

54

Mahkeme kararları değerlendirildiğinde, manevî tazminat olarak

hüküm altına alınan miktarların tatmin edici olduğu ve hükümler ara-

sında birlik bulunduğu söylenememektedir.

55

Uygulamada, gerek Yargıtay’ın gerekse Danıştay’ın ilk derece

mahkemesi tarafından belirlenen manevi tazminatın miktarını da ti-

tizlikle değerlendirdiği ve bu noktadan da kararlara müdahale ettiği

sıkça görülmektedir. Söz konusu müdahalenin birinci şekli, ilk derece

mahkemesi kararındaki manevi tazminat miktarının düşük bulunarak

bozulması şeklindedir. Örneğin, Danıştay’ın 2003 yılında verdiği bir

kararda, “yaralanan kişide meydana geldiği iddia edilen ve idarece

de aksi ileri sürülmeyen kalıcı hasarlar ve sağlık sorunları ve de ma-

nevi tazminatın niteliği göz önüne alındığında takdir edilen manevi

tazminat miktarı yetersizdir” denilerek, manevi tazminat miktarının

ilk derece mahkemesi tarafından yeniden değerlendirilmesini sağla-

mak üzere karar bozulmuştur.

56

Yine eşi nüfus kaydında ölü görünen

53

“…yargılama sürecinin uzun sürmesi ve ülkemizde yaşanan yüksek enflasyon

da dikkate alındığında, manevi tazminata da, tazminat davasının açıldığı gün

olan 18.10.1996 gününden itibaren yasal faize hükmedilmesinde hukuka aykırılık

bulunmadığı sonucuna ulaşılmış olup…” Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu,

16.06.2005, E: 2003/591, K: 2005/2154, Kanunum Mevzuat-İçtihat Bilgi Bankası.

54

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 27.09.1967, E: 1966/9-1267, K: 1967/420, Töre, s.

544; Danıştay 10.D., 12.10.1999, E: 1997/324, K: 1999/4801, Kanunum Mevzuat-

İçtihat Bilgi Bankası.

55

Gürsoy, s. 31.

56

Danıştay 10.D., 19.02.2003, E: 2001/4704, K: 2003/551, Meşe İçtihat ve Mevzuat

Bankası

CD.si

.