

251
TBB Dergisi 2017 (133)
Hakan PEKCANITEZ
“MADDE 31-
6100 sayılı Kanunun 361 inci maddesinin birinci fık-
rasında yer alan “bir ay” ibaresi “iki hafta” şeklinde değiştirilmiştir
”.
Hukukumuzda sırf süreler kısaltılarak yargılamanın hızlandırıla-
cağının zannedilmesiyle ilgili pek çok başarısız tecrübe edinilmiştir.
Örneğin 4389 sayılı Bankacılık Kanunu hazırlanırken, bu Kanun’dan
doğan uyuşmazlıkların hızlı bir şekilde çözülebilmesi için, Hukuk
Usulü Muhakemeleri Kanunu’ndaki seri yargılama usulünün uygu-
lanması kabul edilmiştir. Ancak kısa bir süre sonra adı seri olan bu
yargılama usulünün hiçbir şekilde seri yargılama sağlamadığı görül-
müştür. Özellikle Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu tarafından açılan
davalarda onlarca klasörden oluşan dosya ekleri nedeniyle aslında
yedi gün olan cevap süresi birkaç aya kadar uzatılmıştır. Keza cevaba
cevap veya ikinci cevap süresi de beş gün olarak öngörülmüş olsa da,
bu süreler de uzatılarak sadece dilekçeler değişimi ancak bir yıllık süre
içinde tamamlanabilmiştir.
7035 sayılı Kanun ile yapılan değişik sonucu istinaf mahkemeleri
tarafından verilen hükümlere karşı gidilebilecek olan temyiz kanun
yoluna ait bir aylık sürenin iki haftaya indirilmesi sağlanmıştır. Bu
hüküm de sürelerin kolaylıkla değiştirilebilmesinin son örneğidir. Bu
değişiklik ile Yargıtay’da senelerce bekleyen dosyalara çözüm buluna-
mazken, temyiz süresi iki hafta kısaltılarak yargılamanın hızlanması
amaçlanmış olabilir. Bölge adliye mahkemelerinin kararından sonra
hak arama konusunda son olarak başvurulacak olan temyiz kanun
yolu ile hazırlanacak dilekçenin daha uygun bir zamanda hazırlanma-
sının sağlanması yargılamanın gecikmesi olarak değerlendirilemez.
Bu konuda temyiz incelemesinin tarafların dilekçelerindeki taleplerle
bağlı olmaksızın Yargıtay’ca kendiliğinden yapılabileceği de bir karşı
gerekçe olamaz. Bozma ya da onama yönündeki sebeplerin temyiz di-
lekçesinde açıkça gösterilmesi ve yine karşı tarafın da aynı süre içinde
cevap vermesinin bir aylık süre içinde uygun olacağı kabul edilmiştir.
Uygulaması henüz bir yıl olmayan bu hükmün gerçekten yargılamayı
geciktirmesi gibi bir sonucu doğmadan değiştirilmesi isabetli olma-
mıştır.
Bir aylık temyiz süresi Hükümetin teklif ettiği taslakta on beş gün
iken, Adalet Komisyonu tarafından sürelerin hafta ve ay olarak düzel-